14. bölümüyle beni sinirden delirtmiş dizidir. behzat'ın müsteşara olayı anlattıktan sonra müsteşarın çık filan diye bağırdığı sahnede iyice çıldırdım. bide üstüne ercüment ibnesi behzatı dellendirdikçe tamamen koptum. yav bu dizilere gelen konuk oyuncular diziyi seven bünyelerde hoş bir anı olarak kalıp geberip giderler. ee bu adam 13 ve 14. bölümlerde oynuyordu. şimdi behzatın amına koydurt sonra adamı gönder istanbul'a. hiç olmadı böyle bu. tek temennim ercümentin bi kaç bölüm daha görünmesi ve behzatın onun amına koymasıdır. yada olaylar soğuduktan sonra 17 ve 18. bölüm gibi tekrar ankara'ya dönsün, behzat o zaman yapsın yapacağını. ama bu adamı boş geçmesin.
vals izleyen, grup seks yapan, kokain çeken, gözünü kırpmadan insanları öldüren, dahası müsteşara rüşvet verip ihale alan, yetmiyormuş gibi karısını götüren adamın bile, devletlülerin olduğu davette içki içmediğini bize gösteren güzel dizi. böyle giderse bir sonraki bölümlerde birkaç tarikatçı bürokratta göreceğiz. (yok yavrum fethullah gülen cemaati tarikattan sayılmaz ) ha şimdi diyeceksiniz ki, ulan iktidarda akp var bütün bürokratlar onların, bende size diyeceğim ki, bunu gösterirken stvnin yaptığı gibi eşeğin bilmemnesine su kaçırmayın. an gelir efsane dizilikten, "olacak o kadar" seviyesine inersiniz, millet arkanızdan teneke bağlar.
yeni izlemeye başladığım dizi. son iki bölümdür izledim ve türk polisiye dizilerini beğenmeyen biri olarak gayet beğendim ben bu diziyi. zaten salt polisiye bir dizi olarak da kabul edilemez.
yalnız izlediğim kadarıyla dikkatimi çeken bir mantık hatasından sözetmek istiyorum. bu savcı hanım, sürekli nöbetçi savcı mı oluyor ya da ankara'daki tek savcı kendisi mi? neden hep tüm cinayetlerde bu savcı hanım olay yeri incelemede? küçük bir ilçe olsa anlayacağım. yeterli savcı yoktur falan. ancak burası ankara be güzel kardeşim. gir ankara adliyesinin sitesine, başsavcı ve vekilleri hariç yaklaşık 156 tane savcı görünüyor ortada. hep bu hanımın başına mı patlar kabak?
gerçekçiliğine halel gelsin istemiyosa, ne müsteşara ne taşşaklı ercüye hiç bi bok olmaması gerekiyo.
behzat ç. - bi türkiye gerçeği.
artık neredeyse televizyonun içinde yaşayıp, gerçeği şaşmış bizlerin bi nebze olsun silkelenip, kendimize gelmemiz için, bu kadar pür dikkat odaklanılan bi diziyi türk polisi yakalar modundan çıkarıp, "ahanda ey ahali alın size izlediğiniz sikik haberlerin alt metni" kıvamına getirmesi lazım bu cesur kadronun. artık başımın okşanıp "geçti yavrum, bitti, bak gökten üç elma yağıyo" denmesine değil, o haşmetli devlet binalarının en üst katlarında dönen dalaverelere kimsenin gıkının çıkamadığı gerçeğine ihtiyacım var. ben dahil götüyle bi şeyleri takip etmeyen birilerinin artık kaderine, geleceğine, aldığı her paket sigaradan alınan 3-4 liralık vergiye birilerinin ambargo koyduğunu bilmeye ihtiyacı var. çoğu bayiye hiç ulaşmayan, televizyonların kanal listesinde 30.sıralara sıkışmış birilerine göre "malum" medyanın haykırdıklarından uzak ülke insanının, "ntv izliyorum, her boktan haberim var" pembe rüyalarından uyanıp, bu dizide yaşanan münferit olayların devletin işleyiş biçimi olduğunu anlaması gerekiyo.
behzat ç. asla behzat ç. deildir. yaratıcısının mümkün mertebe suya sabuna dokunma çabasından anlaşılmalı bu.
evet, bu yüzden statükonun aynen yansıtılıp, ensesi kalın bu götverenlere (ercü, gavat müsteşar, orospu karısı) hiçbi şey olmaması lazım. öyle olsun ki içim serinlemesin, biliyim ki hallolmadı, biliyim ki gökten elma yağmıyo, yağmıycak. biliyim ki evvelce dizi kahramanlarının düzelttiği bu ülkeyi, bu anti kahraman düzeltmiycek; topu bana, sana, bize atacak...
0 yorum:
Yorum Gönder