Varikosel Hastalığı Nedir

Paylaş
Bütün erkeklerin yüzde 15’lik bir bölümünde ve kısırlık sorunuyla doktora başvuranların % 30’ında belirlenen Varikosel en fazla görülen ve mikro cerrahi ameliyat ile tedavisinde başarı elde edilen kısırlık nedenidir. Varikosel, testiste sıcaklık fazlalığı ve toplardamarda bulunan kanın organa geriye akmasından sonra mikro dolaşımı etkileyip sperm üretimini bozmaktadır. Bu şekilde sayı, yapı ve hareketliliği etkileyerek döllenme olumsuz etkilenmektedir.



Varikosel Nedenleri Nelerdir

Varikosel rahatsızlığı ergenlik döneminde meydana gelmeye başlayan ve zaman sonra ilerleme gösteren bir tür toplardamar hastalığıdır. Genetik yapısı müsait olan ve ayakta fazla duran kişilerde bazı zamanlarda görüntü ve ağrı gibi sorunlar oluştursa bile kısırlık ve diğer sebepleri el ile muayene ile saptanabilir.

Toplardamarların içerisinde yer alan ve ters akımı engellemekte olan valf sistemini meydana getiren kapakçıklarım damar çapı genişlemesiyle yetersiz olmasıyla testislerin toplardamar çıkışında basınç artışı olur. Artış gösteren basınç sonucunda testis dokusunu içerisindeki kan dolaşımı bozulur ve sperm üretimi zarar görür.

Varikosel Belirtileri Nelerdir

Varikosel rahatsızlığı, yumurtadan bacağa gelen ağrı ve sıcak yerlerde torbada oluşan kıvrımlı damar yapısıyla anlaşılabileceği gibi kısırlık için yapılan muayeneler esnasında el muayenesiyle anlaşılabilmektedir.

Varikosel Hastalığı Nelere Yol Açar

Varikosel yalnız başına bir sağlık problemini doğurmaz. Sperm hücrelerini etkileyip kısırlık nedeni olması ve bazı durumlarda ağrıya yol açması sebebiyle tedavi yapılması gerekir. Ağrı problemi bulunmayan ve kısırlığın sorun olmadığı insanlarda tedavi edilmesine gerek duyulmaz.

Varikosel Tanısı ve Teşhisi

Değişik derecede olabilen Varikosel rahatsızlığının tanısı bu konu hakkında tecrübe sahibi üroloji-androloji uzmanlarınca doğru şartlar altında yapılan detaylı muayene ile konulabilir. Sadece doppler ultrasonografiyle bulunabilen varikoselin ameliyat yapılması yarar sağlamadığı için özel durumlar haricinde tanı için hassas muayene haricinde başka muayene istenmemesi gerekir.

Varikosel Hastalığı Tedavisi

Varikosel teşhisi konulan insana kısırlık problemi için önce mikro cerrahi varikosel ameliyatı önerilir. Varikosel belirlenen kişilere ilk tercih ilaç tedavisi ya da tüp bebek uygulaması yapılması doğru olmaz. Net ve doğru tanı konulması ve mikro cerrahi yönteminin başarılı olmasıyla tedavisi yapılan varikosel hastalarında spermiyogram parametresinde % 80’in üstünde istatiksel anlam gösteren düzelme oluşur ve bunların geneli başka bir tedaviye gerek kalmadan çocuk sahibi olabilir. Geriye kalan kısmın önemli bir bölümü ise rahim iç aşılama türü, tüp bebek uygulamasından kolay ve ekonomik yöntemlerden yararlanabilirler.

Varikosel ameliyatı olan ancak iyi bir sonuç alamayan kişilerin büyük bir bölümünde tekrarlayan varikosel durumu bulunduysa bile varikoselin ameliyat ardından tekrarlaması mümkün değildir. Yapılan ameliyatın teknik sebeplerle yetersiz olduğu bu durumlarda mikro cerrahi düzeltme ameliyatı yapılarak olumlu sonuçlar elde edilebilir.

Tüp bebek işleminden önce varikoselin opere edilmesiyle sperm hücrelerinin döllenme özelliğini azaltan, kromozomlardaki parçalanma miktarını yükselten etkinin yok edilmesiyle gebelik oranının arttığı görülmüştür.

Varikosel Hakkında Yanlış Bilinen Gerçekler

1-  Varikosel en çok görülen ve başarılı tedaviyle olumlu sonuçlanan erkek kısırlığı nedenidir. Varikosel teşhisi doppler ultrasonla değil, el ile yapılacak olan muayene ile teşhis yapılmalıdır.

2-  Varikoseli bulunan erkeklere önce tül bebek, ICSI, aşılama gibi yardımlı üretme yolları yapılır. Varikosel spermin kromozamal yapısını bozup yumurtayı dölleme gücünü azaltır. Döllenme olsa bile düşün oranını artırır.

3-  Varikosel ameliyatında teknik açısından en başarılı olan ve istenmeyen durum oranı en az olan yöntem mikro cerrahidir. Mikro cerrahi ile başarı oranı % 99’a kadar çıkar ve istenmeyen durum oranı % 0’dır.

4-  Varikoselin başarılı bir ameliyattan sonra tekrarlaması mümkün değildir ancak yapılan ameliyat yetersiz olabilir ve böyle bir durumda mikro cerrahi düzeltme ameliyatı yapılır. Mikro cerrahi haricindeki müdahalelerinde yapılan teknik sebebiyle yetersiz cerrahi ihtimali yüzde 40’a çıkar.

Üroloji doktorları.
"Varikosel Hastalığı Nedir" Devamını oku

Erkeklerde Sertleşme Sorunu

Paylaş
Sertleşme problemi erkeklerin cinsel yaşamını kâbusa çeviren en önemli etkenlerden birisidir.

Dünya genelinde yapılmış olan bir araştırmaya göre her yüz erkekten 17’si sertleşme problemi ile karşı karşıya kalıyor. Genellikle kolesterol, şeker veya tansiyon hastasıysanız sertleşme problemi riski daha da artıyor. Cinsel beraberlikte sertleşme problemi olan erkeklerin % 70’i bu rahatsızlıklardan şikâyet ediyor.



Yapılması Gerekenler;

1-      Uykuya dikkat edilmelidir. Peniste yer alan dokular uyku esnasında kan ile dolar ve yenilenir. Altı saatten az uyunursa, seneler sonra sertleşme problemiyle karşı karşıya kalınma ihtimali artar. Erken yatmak beyin sağlığı ve cinsel sağlık için büyük önem taşır.

2-      Alkol tüketiminin azaltılması gerekir. Düzenli olarak alkol almak sertleşme problemine yol açtığı herkes tarafından bilinir. Tamamen bırakılamıyorsa bile haftada 3’ten fazla çok miktarda alınması önerilmez.

3-      Bazı ilaçların yan etkisi vardır. Sağlık problemleri için ilaç alınmalı ancak anti-depresan ve tansiyon ilaçları sertleşme problemine yol açabilir. Bununla birlikte bazı uyku ve soğuk algınlığı gibi ilaçlar penis üstünde istenilmeyen etkilere yol açabilir.

4-      Fazla kilolardan kurtulmak gerekir. Göbek varsa ve bel civarı 105 cm’den fazla ise dikkat etmek gerekir. İlerleyen yaşlarda sertleşme problemiyle karşılaşmamak için genç yaşta kilo almayın.

5-      Sigaranın kesinlikle bırakılması gerekir. Sigara bir tek akciğer kanseri türünde ölümcül rahatsızlıklara sebep olmuyor, cinsel yaşamı da sonlandırıyor. Bütün tütün ürünleri penis dokusu ve damarlara zarar verir, penisin ufalmasına yol açar. Aynı sebepten dolayı penis gerilemez. Sigara bırakıldığı zaman sertleşme problemi sona erer.

6-      Sertleşme problemlerinden birisi de testosteron azlığıdır. İlaç alınması haricinden testosteron seviyesini artırmanın diğer bir yolu egzersizden geçer. Özellikle ağırlık çalışmak testosteron oranını ve bununla beraber sertleşme problemini yol eder.

7-      Kasık civarına özel egzersizler uygulayarak sertleşme problemi yok edilebilir. Tuvalette idrar tutarak kendinizi sıkın, 3 saniye kendinizi sıkar pozisyonda kalın. Bu egzersiz gün içerisinde sürekli yapılabilir.

Üroloji doktorları.
"Erkeklerde Sertleşme Sorunu" Devamını oku

Prostatın Cinsel Yaşama Etkileri

Paylaş
Prostata bağlı olarak gelişen hastalıklar orta yaş üstündeki erkeklerde yaygın olarak görülmektedir.Gece saatlerinde sürekli idrara kalkılıyorsa, idrar yapılırken zorlanma yada acı ve yanma hissi oluşuyorsa, idrardan sonra mesane tam anlamıyla boşalmıyorsa, idrar bitirildikten sonra damlama halinde idrar geliyorsa prostata bağlı bir sağlık sorunu söz konusu olabilir. Prostata bağlı rahatsızlıklar cinsel hayatı olumsuz olarak etki yapar. Aslına bakılırsa bu durumlar doğrudan cinsel işlev bozukluğu problemlerine sebep olmaz. Dolaylı bir ilişkisi vardır.



Geceleri fazla idrara kalkma insanda cinsel isteksizliğe sebep olabilir. Çünkü hormonal dengede bir bozulma olur. Hasta psikolojik açıdan iyi bir durumda olmaz. Cinsel isteksizlik ile birlikte sertleşme ve boşalma problemleri de görülebilir. Prostata bağlı rahatsızlığı bulunan kişilerde sertleşme problemi ihtimali diğer erkeklere oranla 3 kat daha fazla olur. İnsanın eğe yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol gibi problemleri de varsa cinsel yaşamı daha fazla kötü yönde etki altına alabilir. Prostata bağlı bir hastalık varsa cinsel yaşamda yaşanılan problemler kesinlikle bir doktora paylaşmak gerekir. Uzman doktorlar, orta yaşta olan erkekler cinsel hayat ile alakalı bir sorun ile başvurdukları zaman, prostata bağlı bir problem henüz bulunmadıysa, öncelikle prostat testleri yapılmasını isterler.Prostata bağlı cinsel problemlerde, asıl rahatsızlığın tedavisi ile rahatlayıp olumlu yönde yol alınabilmektedir.

Üroloji Doktorları
"Prostatın Cinsel Yaşama Etkileri" Devamını oku

Prostat Nedir

Paylaş
Yunanca koruyucu anlamı taşıyan prostat, boşaltım sisteminin son kısmında, dış idrar kanalıyla mesane arasında yer alan kestane benzeri bir organdır. Prostat bir rahatsızlık değil, bütün erkeklerde olan bir tür organdır.

Prostat, sadece erkeklerde yer alan salgı bezi ve cinsellik organıdır. Kadınlarda prostat ya da prostat görevi gören herhangi bir organ bulunmaz.



Prostat idrar kesesiyle dış idrar yolu arasında bulunan, ceviz büyüklüğüne sahip, 18-20 gram ağırlığı olan cinselliğe yardım eden bir organdır. Temel görevi, meninin sıvı bölümünün oluşumuna yardım eder ve erkeklerin iltihap kapma ihtimalini önler. Prostat, yaşa yükseldikçe büyümekte olan bir organdır. Ortalama 25-30 yaşlarından sonra büyüme gösterir. Prostat rahatsızlıkları belirtileri 50 yaş civarında görülmeye başlar.

Prostata Bağlı Hastalıklar Nasıl Anlaşılır

Prostatta gerçekleşen iltihap, yaşa bağlı büyüme ya da kansere bağlı olarak görülen problemler ile aynı olur. Genellikle bu şikâyetler; sürekli idrara çıkılması, idrar yapılırken yanma hissi, idrarı tam anlamıyla yapamama hissi, idrar yapamama gibi şikâyetler gelir.

Prostatta iltihaplanma, kanser ve büyüme olmak üzere 3 çeşit problem olabilir. Şikâyetlere bağlı olarak sorunların bulunması için yapılması gereken bazı muayene ve tetkikler vardır. Hastadan önce makattan prostat muayenesi istenmektedir. Yapılacak olan bu muayene parmak ile makattan yapılmakta olan bir muayenedir ve prostatta gerçekleşen büyüme tespit edilir. Ardından PSA adı verilen kan tahliliyle idrar testi yapılır. PSA kan tahlili kanser ihtimali için yapılan bir testtir.

Ultrasonografi yöntemiyle prostatın ne kadar büyük olduğu, mesanenin kalınlığı, eğer varsa böbreğin tıkanması anlaşılır. İdrardan sonra mesanede idrar olup olmadığına bakılır. Kişilerin idrar hızı, üroflowmetriyle ölçülüp prostata bağlı tıkanma hakkında bilgi edinilir.

Fakat bütün bu yollar hastalığın türü hakkında bilgi veremez. Prostata bağlı tıkanma ve prostat muayenesi için doktora giden hastalarda muayene esnasında bir özellik bulunmaz ve PSA değerleri normal değerde olursa bu hastada normal prostat büyümesi söz konusudur denilir. Fakat bu kişi 50 yaşın altındaysa daha ayrıntılı bir muayene yapılması gerekebilir.

Prostat hakkında daha detatlı bilgi için tıklayın
"Prostat Nedir" Devamını oku

Prostat Kanserinden Korunma Yolları

Paylaş
Prostat kanseri akciğer ve karaciğer kanserleri gibi genetik bir tür rahatsızlık değildir ve bu sebeple hayat kalitesini yüksek tutarak, beslenmeye dikkat ederek prostat kanserinden korunmak mümkündür.

Prostat kanserini önlemek için yapılması gereken en önemli etken sigara ve alkolün hayatın bütün evrelerinden çıkartılmasıdır.



Sigara ve alkol prostat kanserini direk etkisi altına alan faktörler olmasalar bile, imnün sistemin, bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açtığı için kullanılmaması gerekir.

Yaptırılması Gereken Kontroller

Prostat kanserinden korunabilmek için sağlık kontrollerinin ihmal edilmemesi gerekir. 6 Ayda bir defa yapılacak olan prostat kanseri testi bu kontrollerden sadece birisidir. Erken teşhisin hayat kurtaracağını unutmamak gerekir.

Doktor kontrolüyle belli aralıklar ile bütün ultrasonografi, tümör markerleri ve gerek duyulursa bilgisayarlı tomografi yaptırmak gerekir.

Yaptırılacak rutin kontroller haricinde günlük hayatta dikkat etmek gereken bazı durumlar vardır. Bunlar;

1-      Kaliteli ve düzenli uyku

2-      Günde 1 porsiyon etle beraber kesinlikle en az 6-7 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.

3-      Beslenmede yenilecek ete karar verme aşamasında öncelik sırası balık, hindi ve tavuk olmalıdır. Kırmızı et bu sıralamanın sonunda yer almalıdır. Haftada 1 defa kırmızı et tüketilebilir.

4-      Günde en az bir tabak yoğurt tüketilmelidir.

5-      Kabız olmamaya ve kabız yapan yiyecekleri yememeye dikkat edin.

6-      Kabızlık problemi söz konusu ise bunun için kesinlikle beslenmeye dikkat etmek gerekir. Kabız olunan dönemlerde acı tüketimi azaltılmalıdır. Sıvı yiyeceklerin alımı artırılmalıdır.

7-      Kilo ve boy oranına dikkat edilmesi gerekir. Fazla kilolar bir tek kanser riskini artırmaz, hayat kalitesini de düşürür.

8-      Şeker-tuz, katı yağ ve beyaz undan uzak durulmalıdır.

9-      Katkı maddesi fazla olan sosis, salam ve sucuk gibi ürünlerin az tüketilmesi gerekir.

10-  Haftada en az 2 defa ıspanak, kırmızıturp ve semizotu gibi sebzeler alınmalıdır.

11-  Maydanoz sofralardan eksik edilmemelidir.

12-  Sebze tüketiminde öncelik brokoli, beyaz lahana, semizotu, kereviz, karnabahar ve enginar olmalıdır.

Prostat Hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayınız
"Prostat Kanserinden Korunma Yolları" Devamını oku

Prostat Büyümesi Nedir

Paylaş
Prostat bezinin büyüyüp idrar yolunu sıkıştırması durumuna iyi huylu kanser olmayan prostat hipertrofisi adı verilir. Hiperplazi, herhangi bir dokunun büyümesine verilen isimdir.

30 Yaşın ardından görülür ve 60 ve civarı yaşlarda bulunan erkeklerin hemen hemen yarısında prostat büyümesi görülebilmektedir. Bu nedenle yaşlanmış erkeklerin kaderi olarak görülen bir rahatsızlıktır. Prostat, erkeklerde idrar yolu civarında yer alan bir tür bezdir. Üriner sistemin önemli bir parçası olan bir organdır. Böbreklerden gelen idrar mesanede birikir ve idrar sırasında mesane kasılır ve idrar, üretra ismi verilen idrar kanalıyla penis ucuna gelir, oradan dışarıya atılır. Bu ileten yol üretra, prostat bezini içerisinden geçer. Prostat bezi büyüdüyse idrar yolu sıkışır, tıkanır ve idrar ile alakalı birçok şikâyetler meydana gelir.



Prostat Büyümesi Belirtileri

İdrar yolunun tıkanmasına bağlı olarak en fazla ortaya çıkan belirtiler şöyledir;

1-      Sürekli idrara çıkma

2-      Gece idrara kalkma

3-      İdrarın ardından mesanenin tam boşalmaması durumu

4-      Zorlanarak idrar yapma

5-      Kesintili idrar yapma

6-      İdrarın akış gücünün azalması

Prostat Neden Büyür

Prostatın neden büyüdüğü ile ilgili bir bilgi yoktur. Fakat yaşlanmanın ve erkeklik hormonlarının prostat büyümesinde etkili olduğu kabul görür.

Prostat Büyümesi Neden Tedavi Edilmesi Gerekir

Prostat büyümesinin tedavisi yapılmazsa tekrarlamakta olan idrar yolu enfeksiyonlarına, mesane taşlarına ve böbrek yetmezliğine sebep olabilir.

Prostat Büyümesi Tedavisi

Prostat büyümesinde her yaş grubu için değişik yaklaşım vardır. Cerrahi tedaviyle ilaç tedavisi olmak üzere 2 tür tedavi vardır.

Cerrahi tedavi içinde günümüzde en fazla kullanılan yol transüretral prostatektomi’dir. Anesteziyle uygulanan, üretradan bir cihaz ile girilip prostat bezinin yapmış olduğu tıkanıklık önlenir. Zararlı tarafı ise, TURP’UN ardından az ihtimal ile empotans ya da ejakülasyon kaybı olabilir. Diğer cerrahi tedavi yolları ise açık ameliyat ya da lazerdir.

İlaç ile tedavi, üretrayı genişleten bir takım ilaçlar ile hormonlara etki yapan ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar nadir olarak tansiyon düşmesine ve baş ağrısına sebep olabilir.

Prostat büyümesi teşhisini doktorun koyması gerekir. Prostat büyümesi rektal parmak muayenesi yöntemiyle kontrol edilir ve idrar iltihap testi yapılıp teşhis konmaktadır.

Prostat Hakkında detaylı bilgi.
"Prostat Büyümesi Nedir" Devamını oku

Erkeklerde Kısırlık Tedavisi

Paylaş


Tıpta infertilite olarak bilinen kısırlık sorunu, eşlerin korunmadan düzenli bir şekilde cinsel birlikteliğe girmelerin karşın bebek sahibi olamamaları anlamına gelir. Kısırlık sorunu hem erkek hem de kadında olabilen ve birçok değişik sebebi olan bir rahatsızlıktır.



Erkeklerde düzensiz yaşam, yüksek oranda alkol kullanımı gibi yaşam standartlarında düşmeye yol açan faktörler ve vücut geliştirmek için kullanılmakta olan sperm kalitesinin bozulmasına sebep olan bazı ilaçlar kısırlığa yol açabilir.

Erkeklerde Kısırlık Nedenleri

Erkeklerde oluşan kısırlık sorunu birçok sebebe bağlı olarak gelişebilir. Özellikle son dönemlerde, modern yaşam nedeniyle oluşan sperm azlığı, sperm hareketsizliği veya spermde şekil bozulması erkeklerde kısırlığa sebep olan durumlardır.

Azospermi ( mideni sperm olmaması), erkeklerde azda olsa karşılaşılan bir kısırlık sebebidir. Spermde yapısal bir bozukluk olmamasına karşın, spermi taşımakta olan kanal ve organa ait problemler, hormonsal bozulma, meninin idrar torbasına gitmesi gibi boşalma sorunları da çocuk sahibi olmanın önüne geçer.

Fazla miktarda uyuşturucu ve alkol kullanmanın sperm sayısında ve kalitesinde bozulmaya sebep olur. Kanser tedavisinde tercih edilen ilaçlar, spor yapmakta olan insanların kullanmış olduklar androjenler sperm kalitesinin düşmesine yol açabilir.

Kabakulak orşiti ismi verilen testis iltihaplanması, bir takım sistemik rahatsızlıklar ve fazla şişmanlık ( obezite ) durumu kısırlık sebepleri arasında gösterilir.

Erkeklerde Kısırlık Tanısı

Erkeklerde kısırlığın nedenini bulmak için öncelikle sperm analizinin yapılması gerekir. Sernen analizi olarak da bilinen bu analizde önce 2-3 gün cinsel perhiz uygulanmaktadır. Erkek bu süreç içerisinde cinsel beraberliğe giremez. Perhizden sonra spermde yoğunluk, şekil, hacim ve hareketlilik gibi durumlara bakılır.

Menisinde hiçbir şekilde sperm bulunmayan, yani Azospermi bulunan erkeklere testiküler biyopsi işlemi uygulanır. Bu teknikte, testiste sperm var mı yok mu anlayabilmek için doku parçası alınır ve mikroskopla sperm aranmaktadır.

Erkeklerde Kısırlık Tedavisi

Erkeklerde kısırlığın tedavi edilebilmesi için aşamalar vardır. Başlangıç aşamasında basit ve nedene bağlık tedaviler uygulanır. Sorunu tam anlamıyla yok etmek için eşlerin evinde gebeliği oluşturmak için ilaç tedavisi, mikro cerrahi ve endoskopi yapılır.

Kesin tedavi oluşmasa bile erkeğin bu tedavilerle birlikte sorununun kısmen düzelmesi sağlanmaktadır. Bununla birlikte bu tedavi ile üreme tekniklerinde yüksek başarı elde edilir. Uygun olan eşler kocasının laboratuarda yapılan spermlerini jinekolog tarafından eşe verilmesi yönteminden yararlanabilirken durumu daha ağır olan kişilere mikroenjeksiyon-tüp bebek uygulaması son çare olarak ortaya çıkar.

Mikro cerrahi işleminde uygun insanlarda fayda ihtimali % 80’dir ve gebelik % 40’a ulaşabilir. Aşılama yönteminde ise deneme başına % 20, tüp bebekte % 25 gebelik sağlanmaktadır.

Kısırlık Konusunda uzman Üroloji doktorları.
"Erkeklerde Kısırlık Tedavisi" Devamını oku

Penis eğriliği nedir

Paylaş
Vücutta yer alan organlar yapı ve işlevleri açısından her insanda değişik olur. Penis organı da boyutu ve şekli açısından farklılık gösteren cinsel organdır.Penisin sağa, sola, yukarı ya da aşağı doğru eğik olması problemine ise penis eğriliği adı verilir.  Penisin eğri olması sonradan ve doğumsal olmak üzere iki şekilde meydana gelir.



Doğumsal Penis Eğriliği

Anne karnında bulunan bebeğin penisi tek taraflı olarak gelişmektedir. Böyle bir durumda penis ereksiyon durumunda gelişmeyen, kısa kalan yana doğru eğilme gösterir. Doğuştan penis eğriliği sorunu ergenlik zamanında penisin boyutundaki büyüme ile belli olur. Doktor muayenesinde ereksiyon durumundaki penisin görülmesiyle kesin tanı konulabilir.

Doğumsal penis eğriliği ilaç ile tedavisi yapılamaz. Bu problemle sadece cerrahi müdahale ile tedavisi yapılabilir. Fakat cinsel beraberlikte problem oluşturmadığı süre boyunca ameliyat yapılmasına gerek duyulmaz.

Sonradan Oluşan Penis Eğriliği

Sonradan meydana gelen penis eğriliği problemi iki sebebe bağlı olarak meydana gelebilir. Birinci sebebi; ereksiyon durumundayken penisin zorlanmasıyla kavernöz dokular arasında bir yırtılma meydana gelir. Diğer sebebi ise peyronie rahatsızlığıdır.

Kavernöz doku gerçekleşen yırtılmaya hemen müdahale edip dokular ameliyat ile tamir edilmez ise penis eğriliği oluşur. Bu tarz eğrilikler ameliyat ile düzeltilebilmektedir.

Genellikle 40-60 yaşları arasında meydana gelen peyronie rahatsızlığı, cinsel beraberlik esnasında oluşan zorlanma ya da E vitamini eksikliğinden oluşur.

Penis eğriliği peyronie rahatsızlığının yarattığı sorunlardan birisidir. Bu rahatsızlığa bağlı olarak gelişen eğrilikler rahatsızlığın ilk zamanlarında alınacak ilaçlar ile tedavi edilebilir. Fakat ameliyat en garanti tedavi yoludur.

Penis eğriliği konusunda uzman Üroloji doktorları
"Penis eğriliği nedir" Devamını oku

Erken Boşalma Nedir

Paylaş
Mutlu bir beraberlik için en önemli ihtiyaçlardan birisi mutlu bir cinsel hayattır. Cinsellik hem erkeğin hem de kadının tatmin olması büyük önem taşır. Bu yüzden eşlerin aynı zamanda orgazm olması en ideal cinsel birleşmedir.



Bu durum her zaman olmayabilir fakat eşler birbirlerini tanıdıkça bir uyum yakalarlar ve uyumlu bir beraberlik oluşur. Ayrıca bazı erkekler erken boşalma adı verilen bir durumla ile karşılaşabilir ve bu durum hem erkek hem de kadın için cinsel mutluluğun önüne geçebilecek bir sorun haline gelebilir.Erken boşalma birçok erkeğin karşı karşıya kaldığı yaygın bir problemdir ve bu durum, sadece erkeğin cinsel problemli olmak kalmaz, eşler içinde sorunlara yol açabilir. Erken boşalma halinde iki tarafta istediği hazzı alamazlar.

Erken boşalma, daha cinsel beraberliğe başlamadan ya da beraberliği başındayken ve kadın orgazm olmadan oluşan boşalmaya verilen isimdir. Erken boşalma; erken gelme ya da hemen boşalma olarak da tanımlanabilir. Özellikle, beraberliğin ilk 5 dakikasında meydana gelen boşalma erken boşalma olarak görülür.

Erken boşalmayı derecelendirmek gerekiyorsa; beraberliğe başladıktan sonra 1-5 dakika arasında oluşan boşalma erken boşalmadır. Beraberliğin ilk dakikası içinde oluşan boşalma orta derece boşalma olarak görülür. Erkek henüz ilişkiye başlamadan veya ilk saniyelerde boşalıyorsa ileri derece boşalma sınıfına girer.

En fazla görülen cinsel problemlerden birisi olan erken boşalma problemi her yaşta erkeğin yaklaşık % 25-40’ında görülür. Erkeklerin bazılarında bu problem sürekli olabilirken bir bölümünde ise bazı dönemlerde görülür. Bununla beraber, her erkek yaşamının bir kısmında erken boşalma problemine yakalanabilir.

Üroloji Uzman doktorları
"Erken Boşalma Nedir" Devamını oku

Erken boşalma nasıl tedavi edilir

Paylaş
Erken boşalma problemi birçok erkeğin belli dönemlerde karşılaştığı bir cinsel problemdir. Bu durum, belli bir müddet sürekli olursa tedavisi yapılması gereken bir rahatsızlık olarak görülür.



Erken Boşalma Nedenleri

Erken boşalma probleminin psikolojik ve fiziksel sebepleri vardır. Geçici stres durumları; sınav stres, ödev veya projenin zamanında teslim stresi, iş yerinde veya evde yaşanılan problemler; maddi sıkıntılar gibi durumlar geçici bir süre erken boşalmaya yol açabilir.

Arada bir gerçekleşen erken boşalma problemi dış etkenlerin yok olmasıyla beraber kendi kendine yok olur.Tedavi edilmesi gereken durumlarsa bu problemin düzenli bir şekilde cinsel beraberliğe giren eşleri ve kişinin kendisini rahatsız edecek kadar sürekli ve sık oluyorsa tedavi edilmesi gerekir.

Erken Boşalma Tedavisi

Erken boşalmayı tedavi edebilmek için eşlerin birbirlerine destek olması gerekir. Destek olduğu zaman % 90’lara varan bir başarı oranı görülür. Bu gibi bir problem ile doktora giden insanda öncelikle psikolojik inceleme yapılmaktadır.

Erken boşalmaya şeker hastalığı ve prostat türü fiziksel rahatsızlıklar değil de, psikojik faktörler sebep oluyorsa erkeğin boşalma kontrolünü ele geçirmesi için evde yapılabilecek bazı ödevler verilir.Verilen bu ödevler, kişinin eşi ile beraber yapabileceği birtakım çalışmalardan meydana gelir. Buna ek olarak ise bazı durumlarda ilaç tedavisi destek tedavi olarak yapılabilir.

Destek veren ilaç tedavisinde anestetik etkili losyon veya kremler ve antidepresanlar verilebilir.Fakat erken boşalma tedavisinde ana amaç ilaca bağlı olmadan insanın kendi kendine kontrolü sağlamayı öğrenmesi gerekir.

Bu yüzden tedavi aşaması boyunca insanın durumu değerlendirme yolu, eşinin olup olmaması ya da onunla terapiye gelip gelmediği büyük bir önem taşır. Bu tarz problemlerin tedavisinde eşlerin birbirlerine destek olması tedavi sonucunu büyük oranda etkiler. Bu tarz tedavilerde eş uyumu çok ektilidir ve başarı şansını % 90 artırır. Eşler birbirlerini desteklemezlerse tedavinin sonrasında bir müddet sonra erken boşalma problemi yeniden olabilir.

Üroloji Uzman doktorları
"Erken boşalma nasıl tedavi edilir" Devamını oku

Erken Boşalma Tedavi Teknikleri

Paylaş
Erkeklerin maruz kaldığı cinsel problemlerin başında gelen erken boşalma tedavisinde, bu sorun genelde fiziksel bir problemden oluşmadığı için farklı teknikler kullanarak boşalma refleksi kontrol altına alınmaktadır. Bu yüzden buna tam anlamıyla tedavi denmesi doğru olmaz.



Erken boşalma kontrolü öğrenme teknikleri demek daha akıllıca olur. En fazla tercih edilen yöntem dur-başla yöntemidir. Erkek, cinsel beraberlik sırasında orgazm olacak dereceye geldiği zaman durur ve beklemeye geçer. Bu işlem 2-3 kez yapıldıktan sonra boşalma gerçekleştirilir. Bu yöntem bir süre yapıldığı zaman boşalma kontrol altına alınabilir, beraberlik süresi artar ve alınan haz çoğalır.

Erken boşalmayı engellemek için yapılacak en önemi yöntemlerden birisi de meşru ilişkidir. Evlilik yaşamı, cinsel hayatı düzene getirmesiyle birlikte birçok cinsel problemin sona ermesine yardım eder.

Erken boşalma sebebi ne ise tedavi ona göre belirlenir. Psikolojik tedaviyle birlikte ilaç tedavisi ve bir takım durumlarda cerrahi işlem gerçekleşebilir.

Erken Boşalma Tedavi Teknikleri

Dur-Başla Tekniği; Bu uygulama mastürbasyon yolu ile veya eş tarafından erkek boşalma aşamasında gelene kadar uyarılır ancak boşalma gerçekleşmeden durulur. Erkek kendisini tutarak boşalmadan bekledikten sonra bu yol 2-3 defa daha yapılır ve daha sonra boşalma gerçekleşir. İlk başta el ile yapılan uyarılma ile yapılan dur-başla tekniği daha sonraları cinsel beraberlik sırasında bir müddet daha yapılır. Zaman içerisinde erkek boşalmasını kontrol altına almayı öğrenir ve uyarılma sürse bile boşalmadan cinsel beraberliğe devam eder.

Sıkıştırma Tekniği; Dur-başla tekniğiyle benzer özelliği olan bu yöntemde erkek boşalma aşamasında gelene kadar uyarılır ve ardından penis sıkılıp boşalma önlenir. Bu şekilde, boşalma tam anlamıyla oluşmadan, boşalma öncesi meydana gelen hazza alışmış olan erkek zaman içinde boşalmayı kontrol altına alır.

Psikolojik Tedavi; Erken boşalma problemi büyük ölçüde boşalmayı kontrol edememek ile alakalı bir durumdur. Fakat bazı durumlarda psikolojik bir sorun olabilir. Depresyon gibi farklı ruhsal problemlerden oluşan erken boşalma soru psikolojik destek ile problemin yol olması sağlanır.

Üroloji Uzman doktorları
"Erken Boşalma Tedavi Teknikleri" Devamını oku

İdrar Yolu Tıkanması

Paylaş
İdrarı yapamama, idrar yolu enfeksiyonu besinler ile alınmakta olan sıvılar, sıvı içecekler ve metabolizma sonucunda ortaya çıkan sıvıların büyük bir bölümü vücut içerisinde kalır. Metabolizma sonucunda oluşan artık maddeler ile beraber, vücut için gerekmekte olan sıvı idrar ve ter olarak dışarıya atılır. Böbrek, üreter, mesane ve üretrada oluşan ve boşaltım sistemi ile atılmakta olan sıvıya idrar ismi verilir.



İdrarın rengi alınan ilaçlara ve beslenmeye göre farklılık göstermekle beraber normal rengi her zaman sarıdır. İdrarın içerisinde yer alan üre ve diğer artık maddeler idrara özel bir koku oluşturur. İdrar yoğunluğu 1010-1020 arasında farklılık gösterir. Her idrara çıkmadan sonra normal olarak 200-300 cc idrar dışarıya atılır.

İdrar oldukça önemli olan bir tür teşhis aracıdır. Mikrobiyolojik, kimyasal, makroskopik ve mikroskobik olarak laboratuar da incelenmektedir ve içerisinde maddelerin normal değer üstünde bulunması rahatsızlıkların teşhisine yardım eder.

İdrar Tıkanıklığına Karşı Alınacak Önlemler

İdrarın boşaltılmasına sebep olan bir çok faktör vardır. Alınacak olan önlemlere sebebe yönelik olması gerekmektedir. Bu nedenlerin iyi değerlendirilmesi büyük önem taşır. Kişide anüri olabileceği gibi mesanede retansiyon da gerçekleşebilir. Sonuçta ise insan idrarını çıkartamaz.

İdrar Yolu Tıkanması Nedenleri

1-      Anüri

2-      İdrar retansiyonu

3-      Batın ameliyatları

4-      Batın travmaları

5-      Psikolojik sorunlar

6-      Üretra ve mesanenin patolojik rahatsızlıkları

İdrar boşaltamayan insanlara şu işlemler yapılır;

1-      Spazm yüzünden idrar yapamayanlara batın sıcak uygulaması yapılır.

2-      Sıcak su dolu küvete hasta oturtulur.

3-      Püpis üstüne sıcak su dökülür.

4-      Psikolojik bir problem var ise musluk sesi ile birlikte hasta uyarılabilir.

Üroloji uzmanları için tıklayınız.
"İdrar Yolu Tıkanması" Devamını oku

ktidarsızlık Nedir?

Paylaş


Erkeklerde meydana gelen cinsel uyarılma bozukluğuna, yani cinsel organda sertleşme olmamasına empotans yani iktidarsızlık ismi verilir. Birincil empotansta, normal cinsel beraberlik için gereken ereksiyon hiçbir zaman olmamıştır. İkincil empotans ise, iktidarsızlığın sonradan olmasıdır. Bir de seçici iktidarsızlık ismi verilen problem vardır. Erkek eşi ile cinsel beraberliğe giremez ancak cinsel beraberlik için para verilen cinsel eş karşısında ereksiyon problemi görülmez. Bu seçici iktidarsızlığa verilebilecek en iyi örnektir.



Genç erişkin dönemdeki erkeklerin yüzde 8-10’unda, 80 yaş üzerinde bulunan erkeklerin ise yüzde 75’inde iktidarsızlık problemi görülür. Bütün erkeklerin % 60’ında genellikle iktidarsızlık korkusunun var olduğu bilinir. Cinsel rollerin katı, sınırlayıcı olduğu toplumlarda ereksiyon durumu erkek rolü ile özdeşleşmiş bir konumdadır. Bu yüzden iktidarsızlık bu tür toplumlarda daha çok fazla oranda görülür. Ancak ereksiyon, mutluluk, haz ve neşe veren, oldukça özel bir hayatın sadece bir tarafıdır. Ereksiyon başarılan değil, başa gelen bir yaşantı durumudur.

İktidarsızlık Nedenleri

İktidarsızlık, ruhsal, bedensel veya ikisinin beraber olduğu sebepler ile meydana gelebilir. Fakat ruhsal sebepler daha fazla görülür. Bedensel yani organik sebeplerden bazıları; kalp, böbrek, akciğer, karaciğer rahatsızlıkları, bazı hormon dengesizlikleri, nörolojik problemler, alkol ve bağımlılık yapan maddeler, zehirlenme, bazı hipertansiyon ve psikiyatri ilaçları.

Ruhsal sebeplerin başında ise erkeğin hem yakınlık ve sevgi, hem de cinsel istek ve hazzı aynı kadın ile yaşayamamasıdır. Erkeklerin bazıları sadece aşağı buldukları kadınlar ile cinsel birlikteliğe girebilir. Bununla birlikte insanın cinsellik ile alakalı cezalandırıcı ve suçlayıcı diğer yargıları, karşı cinsel yönelik olan güvensizlik, yetersiz duygular, cinsel eş olarak istememe korkusu, iktidarsızlığa sebep olarak gösterilmektedir. İnsan fazla korku, öfke, kaygı ve düşmanlık duyguları yüzünden de iktidarsızlık problemiyle karşı karşıya kalabilir.

Üroloji uzmanları için tıklayınız.


"ktidarsızlık Nedir?" Devamını oku

Şizofreni Nedir

Paylaş
Şizofreni, beyinde yer alan kimyasal maddelerin iletiminde bir sorun olması ve beyin yapısında bir takı değişiklikler olmasıyla meydana gelen bir beyin rahatsızlığıdır. Rahatsızlığı aktif ve pasif dönemleri bulunur. Ne kadar tedavisi yapılıyor olsa bile birçok insanda tamamen düzeltilemez. İnsanın yaşam şartları ve kalitesini, çevre ile olan iletişimini zorlaştıran bir problemdir. Toplumda bilinmekte olanın aksine şizofren insanlar etrafına zarar vermez. Ani bir şekilde saldırmaları söz konusu değildir.



Bu rahatsızlık, toplumda oldukça fazla konuşulan bir rahatsızlık olmasa bile çok yaygındır. Dünyada 60-65 milyon, Türkiye’de ise 600 binden fazla şizofren hastası bulunur. Dünyada her yüz insandan birisinde şizofreni rahatsızlığı vardır. Genellikle 15-25 yaşları arasında kendisini gösterir. Başlama yaşı ne kadar azalırsa hem beyin hem de kişilik üstünde hasar o kadar artar. Bu da yaşamı daha kötü bir duruma getirebilir.

Şizofreni Nedenleri Nelerdir

Şizofrenin meydana gelmesinde birkaç faktör etkili olur. Beyinde yer alan sinir hücreleri birbirleri ile bağlantılı bir haldedir. Bu bağlantıyla iletişim gerçekleşir. Bunun için ise sinir hücrelerinin uç kısmında kimyasal maddeler salgılanmaktadır. Bu maddelerden birisi olan dopaminin etkisi ile meydana gelen iletişimde bozulma olması şizofreni sebepleri arasında gösterilir. Bu bozulma ile hayal görülmesi, konuşma ve davranışlarda değişiklikler olur. Bununla birlikte hastalarda dopamin bazı bölgelerde fazla oranda olabilir.

Yapılmakta olan beyin görüntüleme yöntemleri ile beyinde bazı değişiklikler göze çarpabilir. Beynin bazı kısımları ufaktır. Beyindeki boşluklar daha da genişler. Bu nedenle şizofreni rahatsızlığı olan insanların plan yapması, karar vermesi ve sorunları çözmesi güçleşir. Karşıdaki insan ile ne konuşacağını bilemez.

Şizofreni sebepleri içerisinde kalıtsal faktörler de vardır. Yani ailesel geçiş durumu söz konusudur. Her 10 şizofren hastasının birinde, birinci derece yakın akrabalarında da bu sorun vardır. Yapılmış olan araştırmalar, birden çok genin, ailesel geçişte rol aldığını gösterir. Anne ya da baba şizofreni hastası olan çocuğun da şizofren olma ihtimali yüzde 10-12 civarındadır.

Şizofreni Belirtileri Nelerdir

Şizofreni iyileşme ve şiddetlenme dönemi olarak ikiye ayrılabilir. Rahatsızlık şiddetlenmeden önce hastada bazı belirtiler görülür.

1-      İlgisizlik, çökkün, halsiz ve isteksiz olmak

2-      Yakın çevresinden uzaklaşmak

3-      Duygu azalması sorunu

4-      Uyku sorunları

5-      Cinsel konulara yönelmede artış

6-      İçki ve sigaraya başlamak,

7-      Kendisini önemsememek ve kendisine bakmamak

8-      Ani bir şekilde sinirlenme, alınganlık ve ufak şeylerden rahatsız olarak sinirlenme

Bu belirtileri tamamı bir hastada görülmeyebilir. Her hastada farklı belirtiler oluşur. Ancak bir insanda görülen belirtileri, rahatsızlığın diğer şiddetlenme dönemleri ile aynı özelliği taşır. Bu belirtiler görülürken sağlık ekibi ile görüşüp, gerekli olan önlemlerin alınması ile rahatsızlığın aktif dönemi önlenebilir. Fakat yapılmakta olan tedavi ile düzelmeyen ya da tamamen yok olmayan belirtiler de söz konusudur. Hastada sürekli olarak görülür, artabilir veya azalabilir. Olmayan sesler duymak, şüpheci davranışlar, bitki ve halsiz bir ruh hali içerisinde olmak belirtiler içerisindedir.

Şizofreni Tedavisi

Şizofreni tedavisine ilaç alımı ve psikoterapiler yer alır. Tedavide alınmakta olan ilaçlar antisikotik ilaçlardır. Uzun seneler kullanılır. Rahatsızlığı tamamen yok etmez ancak belirtileri engeller, kişinin iş verimini yükseltir. İnsanın günlük yaşama ayak uydurması düzelir ve rahatsızlığın yeniden meydana gelemsi engellenir.

Son dönemlerde atipik antisikotikler de şizofreni tedavisinde kullanılmaktadır. Yan etkisi tehlikelidir. Kandaki beyaz hücrelerin sayısında ani bir şekilde düşme olabilir. Doktor kontrolünde ve düzenli olarak alınması gerekir. Fiyatı ise diğer ilaçlara oranla daha pahalıdır.

Hangi ilacın ne dozda alınacağı hasta durumuna ve görülmekte olan belirtilere göre farklılık gösterir. Bunun için ise deneme-yanılma yolu tercih edilir. Bu ilaç tedavisi sonucu bazı kişilerde belirtiler hafifler ancak devam eder, bazı hastalarda ise herhangi bir düzelme olmaz. Bazı hastalarda ise ufak dozlarda dahi şiddetli yan etki ortaya çıkabilir. Bu ilaçların etkisi ses duyulma ve hayal görme gibi belirtileri yok etmesidir. Bu ilaçlar herhangi bir şekilde bağımlılık yaratmaz. Rahatsızlığın şiddetlendiği zaman dozlar artırılır. İlacın kısa bir süre kullanılarak kesilmemesi gerekmektedir. Düzenli olarak doktor kontrolü ile rahatsızlık kontrol edilebilir.

Diğer tedavi yolu ise EKT adı verilen, elektro konvulziv tedavisidir. Günümüzde tartışmalara neden olan bir tedavi yoludur. Başın 2 kısmına elektrotlar yerleştirilir. Beyinde yeniden elektriksek dengenin sağlanması için tercih edilir.

Yapılan grup tedavisi kişinin belirtileri kontrol etmesi için gerekmektedir. İnsanlar ile olan iletişimin artırılması amaçlanmaktadır. Hastanın tanışmış olduğu insanlar ile nasıl konuşacağı, sohbet yapacağı, sorunlar ile nasıl başa çıkacağı ve çözüm yolları anlatılmaktadır. Haftada bir defa yapılır. Yaklaşık 10 şizofren hastası katılır.

Psikiyatri uzmanlarından yardım alın
"Şizofreni Nedir" Devamını oku

Tırnak Yeme Alışkanlığı

Paylaş
İnsanların büyük kısmı tırnaklarını yerler. Bu durum tırnağın zarar görmesine sebep olur. İlerleyen zamanlarda tırnağın kesilmesine dahi yol açabilir. Tırnağını yiyen kişiler, sürekli bir stres ve sıkıntı içerisinde bulundukları için bu alışkanlığı kazanmışlardır.

İlerleyen zamanlarda insanın sıkıntısı geçmiş olabilir anca bu dönemlerin yol açtığı alışkanlık olan tırnak yeme devam eder. Tırnağını yiyen kişiler toplum içerisinde bazı sorun ve sıkıntılar ile karşılaşabilirler.

Bunu birkaç örnek ile açıklayabiliriz. Tırnağını yiyen biriyseniz, bu durum çevre ve arkadaşlarınız tarafından normal karşılanmaz. Sizden tiksinebilirler ve uzaklaşabilirler. Eller vücudun en çok kir bulunduran bölümlerinden birisidir.

Sürekli diş arasında olan tırnak yüzünden mikrop kapla ihtimali çok yüksektir. Bu alışkanlık nedeniyle ilerleyen zamanlarda parmakların iltihaplanması görülebilir ve parmaklar kaybedilebilir. Bu sayılan sorunlar ortak problemlerdir.

Tırnak Yeme Alışkanlığından Kurtulmak İçin

Tırnak yemek konusun tutum ve irade çok önemlidir. Tırnak yeme sebepleri araştırılmalı, meydana gelen sebeplerin basit olduğu anlaşılmalıdır. Çıkan sebeplerin üzerine gidilmelidir. Örneğin; canınız sıkılıyorsa boş vakit var anlamına gelir. Bu vakitleri kitap okuyarak veya değişik şeyler yaparak değerlendirebilirsiniz.

Genellikle tırnaklarınızı farkında olmadan dişlerinizin arasında görebilirsiniz. Ancak bu durum dert edilmemelidir ve zaman içerisinde kurtulacaksınız. Tırnakların yenildiği anlaşıldığı zaman hemen tırnakları dişten çekmek gerekir.



Yeşil zeytini sürekli yiyebilirsiniz. Yeşil zeytin tırnağı düzeltir ve beyazlıkları ortadan kaybeder. Tırnak yapısı düzgün olmadığı için tırnak yeniyor olabilir.

Tırnak yemek fikri aklınıza geldiği zaman başka şeylere yönelin. Tırnak yeme alışkanlığından kurtulmanın tek yolu iradeli ve kararlı olmaktır.

Psikiyatri uzmanlarından yardım alın
"Tırnak Yeme Alışkanlığı" Devamını oku

Depresyon Nedir

Paylaş
Kişinin önceleri severek ve kendi isteği ile yapmış olduğu aktiviteleri farklı çevresel, hormonal ve genetik bozuklar yüzünden yapmak istemediği, zevk alamadığı çöküntü durumuna depresyon ismi verilir.



Toplumda oldukça fazla görülen bir problemdir. Her insanın yaşamının bazı evrelerinde bu durum ile karşılaşabilir. Böyle bir durumda insan kendisini üzgün ve endişe içerisine hissedebilmektedir. Her şeyi olumsuz bir şekilde düşünür, yaşanılan bütün olaylara olumsuz yönden bakmaya başlar ve geçmiş dönemlerde yapmış olduklarından kendisini sorumlu tutar. Kendisi bazı şeyleri düşünmeyi istemese bile bu duruma hakim olmaz. Geleceği düşündüğü zaman karamsar ve umutsuz olur. Kendisini çaresiz hisseder ve yaşamın anlamsız olduğunu düşünür. Bu bakış açısı ile insanın sosyal ilişkileri bozulur ve performansında ciddi düşüşler yaşanır. Ancak her ruhsal çöküntü durumu depresyon değildir. Depresyon tanısı konması için belirtilerin her gün ya da son iki hafta gibi bir süre devam etmesi gerekmektedir.

Depresyon Belirtileri Nelerdir?

Depresyon belirtileri şu şekilde sayılabilir;

1-      Eskiden yapılan iş ve aktivitelerden zevk alınmaması

2-      Genç insanlarda duygu değişmesi görülmesi ve hemen sinirlenme

3-      Hemen hemen her gün sürekli olarak insanın kendisini üzgün hissetmesi ve çöküntü hali

4-      Uyku bozulması ( fazla uyuma, uyku arasında sürekli uyanma, uykusuzluk çekme ya da az uyumak )

5-      Yapılacak olan bir işe konsantre olamama, dikkatin hemen bozulması ve huzursuzluk durumu

6-      Vücudun işlevinin azalması, cinsel isteksizlik ve yorgunluk hissi

7-      İntihar düşüncesinin belirginleşmesi ve planlanması

8-      Geçmişi ve geleceği düşündüğü zaman karamsarlık hali ve yapılan her şeyden kendisini sorumlu tutması

Yukarıda bahsedilen belirtilerin hepsinin bir insanda bulunması şart değildir, bir bölümünün bulunması depresyon için yeterli olabilir ancak bu belirtilerin en az 2 hafta boyunda bulunması gerekmektedir.

Çocuklarda bu belirtiler ile beraber dikkat çekici bazı belirtiler de olabilir. Çocuğun okul hayatı başarısız olmaya başlar. Çocuk fazla sinirli olur ve yakınlarından uzaklaşmaya başlar. Yalnız ve sessiz kalmayı seçer, odasına kapanır ve çıkmaz. Madde kullanımına eğilimi artar. Kendisine zararı dokunacak arkadaşlıklar edinir ve ders çalışmayı istemez. Bu ruhsal belirtiler ile depresyonun bazı fiziksel belirtileri de söz konusudur. Sindirim sistemi problemleri, cinsel problemleri, baş ve kas ağrıları, kalp rahatsızlıkları ve yorulma gibi problemler de olabilir.

İnsanlar Neden Depresyona Girerler

Yaşamın bazı evrelerinde insanı etkileyen, kötü olaylar meydana gelir. Çok sevmiş olduğu bir yakınının ölmesi, ayrılma, evlilik yaşamında sorunlar, iyi bir çocukluk dönemi geçirememe, işsizlik, maddi sıkıntı gibi birçok problemler olabilir. Ancak yine de bu durumlar depresyona girme için yeterli sebep olmayabilir. Çünkü bu problemleri olan ve yaşayan her insandan depresyon görülmemiştir. Bu durum da bazı insanların depresyona karşı yatkınlığı olduğunu belirtiyor. Yapılmış olan araştırmalarda depresyon hastası olan insanların akrabalarında depresyon geçirdiği bulunmuştur. Genetik özellik depresyonun meydana gelmesinde önemli bir rol oynar.

Her İnsanda Aynı Tip Depresyon Mu Olur

Her insan aynı tür depresyon olmaz. Depresyonun tipik, atipik, mevsimsel ve melankolik türleri vardır. Mevsimsel olan depresyonun belirtileri mevsim tekrarladıkça meydana gelir. Atipik depresyonda iştah ve uyku artması meydana gelir. Tipik şeklindeyse atipikteki durumun tersi iştah ve uyku azalması görülür. Enerji azalması da vardır ve insan yorgun olur. Melankolik türü depresyonda sabah uyanıldığı zaman insanın fazla yoğun bir çöküntü hali ve isteksizlik, zevk alamama ve fazla yorgunluk gibi bir durum vardır.

Depresyon Nasıl Tedavi Edilir

Günümüzde depresyon tedavisi yapılabilen bir rahatsızlıktır. Duygu durum bozulması olan insanlarda tedavi sonucu düzelmesi ihtimali yüzde 70 civarındadır ki bu oldukça yüksek bir orandır. Bir dönem kendisini değersiz hisseden ve hatta ölmeyi dahi düşünen bir kişinin uygun tedavi ile yaşama bakışı oldukça fazla değişir ve hayata bağlanır.

Öncelikle depresyonun hafif seyri esnasında, kişiye ilaç tedavisinden önce düşünce ve davranışlarını değiştirecek psikoterapi yöntemi yapılması gerekir. Ancak şiddetli bir duruma geldiği zaman bir işe yaramaz ve böyle durumlarda ilaç tedavisi uygulanır.

Psikologa başvurulduğu zaman sizinle görüşmesi tedavi seyrini belirler. İlaç tedavisinde genelde antidepresan ilaçlar tercih edilir. Bu ilaçlar vücutta bazı hormonlar üstünde etki gösterir. Bununla birlikte psikoterapinin devam etmesi insanın stres durumlarını ve olumsuz düşüncesini ortadan kaldırmasına yardım eder ve iyileşme zamanı kısalır. Tedavinin ilerlemekte olan dönemlerinde hislerin değiştiği fark edilir.

Psikiyatri uzmanlarından yardım alın
"Depresyon Nedir" Devamını oku

Depresyon nasıl atlatılır

Paylaş
Depresyon ruhsal bir hastalıktır. Genellikle insanın geçmiş olduğu acılı bir dönemin ardından görülür. Alkol, yalnızlık hissi, yakın bir akraba yada arkadaşı kaybetme, ayrılık durumları, uyuşturucu madde kullanımı ve işsizlik gibi nedenler insanın depresyona girmesine sebep olan en önemli nedenler arasındadır.



Depresyonda Nasıl Anlaşılır

İnsan depresyon olduğunu anlayabilmesi için en önemli ve basit belirtilerden birisi, yapmış olduğu aktivite yada işlerin hiçbirinden zevk alamamasıdır. Keyif alarak yaptığı iş ve aktivitelerden bile zevk almaz. Bu depresyonun en önemli ve basit belirtisidir.

Kişisel enerjide azalma olması, odaklanma gibi faktörlerin depresyonun başlangıç evrelerinde görülen belirtiler olduğu unutulmaması gerekir.

Depresyon durumunda insanın kesinlikle bir uzman doktordan belli süreçler içerisinde destek tedavi alması gerekmektedir. İnsan içerisinde olduğu durumun farkına varmadığı zaman depresyon boyutunu anlamayabilir. Bu tarz durumlarda doktor tedavisi büyük önem taşır.

Uzman doktor kontrolü altında yapılacak tedavi, depresyonun evresine göre ilaç tedavis ive terapi olarak iki türde olabilir.

Sadece ilaç tedavisi alınması, tek başına insanı rahatlatıp, depresyon evresine göre problemi çözebilmektedir. Ancak depresyon yeniden oluşabilen bir rahatsızlık olduğu için, terapi süreci içerisinde kişi, durumun ne kadar ciddi olduğunu anlayıp ilerleyen zamanlarda hastalığın yeniden olma riskine karşı yapması ve yapmaması gereken durumları öğrenip bu durumu en iyi şekilde atlatabilir.

Depresyon, insanın sosyal yaşamdan kopartan ve içerisine kapanık bir insan haline dönüştürebilen psikolojik bir sorundur. Her çeşit rahatsızlıkta görüldüğü gibi depresyon sorununda da, erken teşhis ve tedavinin erken başlaması büyük önem taşır.

Psikiyatri Uzmanları için tıklayınız.
"Depresyon nasıl atlatılır" Devamını oku

Panik Atak Nedir

Paylaş
Ani bir şekilde, beklenilmeyen bir anda ve beklenilmeyen bir ortamda oluşan ve belli aralıklar ile tekrarlayan, kişiyi dehşete düşüren yoğun sıkıntı ya da korku nöbetine panik atak ismi verilir.



Panik Atak Belirtileri;

Panik atak nöbeti kişide büyük korku ve endişe hissine yol açar. Kötü bir şey olacak ve ölme duygusu ortaya çıkar. Bir an önce olduğu yerden kaçmaya ve kendisini güvende hissedeceği bir yere gitmeye uğraşır. Ani bir şekilde başlayan bu atak, zaman içinde şiddetli bir hal alır ve yaklaşık 10 dakika içinde en üst düzey çıkar.

Özellikle yarım saat içerisinde, az da olsa terleme, kalp atışının hızlanması, mideye çökme hissi, bulantı, görme bozukluğu, düşünce sorunu, el, ayak ve yüzde karıncalanma hissi, göğüs ağrısı, baş dönmesi ve bununla birlikte sersemlik duygusu, ağız kuruması, diz ve bacakta güçsüzlük hissi görülen belirtileridir.

Panik Atak Nedenleri

Panik atak sorunu psikiyatrik sorunlar ve kansızlık, tiroid bezinin çok çalışması, değişik enfeksiyonlar, kan şekeri düşüklüğü gibi fiziksel sorunlar nedeniyle olabilir.

Panik Atak Tedavisi

Panik atak sorunu, uygun bir tedavi ile kontrol edilebilir. Fakat birçok şartta panik atak hastası olan kişi fiziksel bir sorun olduğunu düşündüğü için psikiyatristten önce birçok doktora giderler. Bu nedenle panik atak teşhisi gecikir.

Teşhisin ardından önce kişinin hastalığın nasıl kontrol altına alabileceği öğretilmektedir. Hastalığı kontrol edebilen insanlarda panik atak kısa bir süre içerisinde geçer. Tedavi esnasında rahatlama ve nefes egzersizi, krizin üzerine gitme yolları ve kas gerginliğini yok eden alıştırmalar kişiye öğretilir.

Psikiyari  Doktorları
"Panik Atak Nedir" Devamını oku

Akciğer Kanseri Nedir

Paylaş
Kanserin türü genellikle ilk meydana geldiği bölgeye göre isimlendirilmektedir. Akciğer kanseri de ilk olarak akciğerde meydana gelir ve bu organda başlar. Kök hücreli olan akciğer kanseri akciğer dokusunda kanser hücresin y er aldığı dokuda bulunan bir rahatsızlıktır. Akciğer göğüs boşluğunu doldurmakta olan koni türünde, süngerimsi bir yapıya sahip iki çift organdır. Akciğerin görevi vücudun atık maddesi olarak vücutta yer alan karbondioksiti vücuttan dışarıya atar ve hayat için gerekli olan oksijeni vücuda alır. Akciğer organında bronş adı verilen tüpler ve alveol ismi verilen keseciklerden, kan ve akkan damarlardan meydana gelir.



Akciğer Kanseri Sıklığı

Akciğer kanseri hastalığı son dönemlerde en fazla görülen ve dünyanın genelinde insanların hayatlarını kaybetmesine neden olan birinci kanser türü olarak bilinir. Kardiovasküler rahatsızlıklardan en çok yaşamın kaybedilmesine sebep olan 2. hastalıktır. 1987 Yılından bu zamana ABD’de kadınların 1. ölüm nedenidir. 1966 Senesinde ABD’de 64 bin kadın akciğer kanseri nedeniyle, 44 bin kadın ise meme kanseri nedeniyle yaşamlarını yitirmişlerdir. Ülkemizde ise her yıl 20-25 bin akciğer kanseri vakası görülüyor. Türkiye’de akciğer kanseri özellikler erkeklerde görülüyor.

Akciğer Kanseri Nedenleri

Akciğer kanserinin ortaya çıkmasındaki ana sebep sigaradır. Akciğer kanseri sorununun % 80-90’lık bir bölümü sadece sigara yüzünden oluyor. Akciğer kanseri riski içilmekte olan sigaraya, başlama yaşına, içme süresine ve içilmekte olan sigaranın türüne göre farklılık gösteriyor. Sigara kullanan bir kadının akciğer kanserine yakalanma ihtimali, içmeyen bir kadına oranla 2-3 kat daha fazladır. Aynı oranda sigara içen kadının erkeğe oran ile 1,5-3 kat daha fazla akciğer kanserine yakalanma riski vardır.

Aktif bir halde sigara kullanımının ardından akciğer kanserinin en büyük 2. nedeni pasif içiciliktir. Pasif içicilik tek başına kansere yakalanma oranı 1.2–1.3 kat artırmaktadır.

Abestos ismi verilen tozlarla uğraşmakta olan insanlar farklı kimyasal maddeler ile çalışmakta olan kişilerin, önceden akciğer kanseri hastalığı geçirmiş ve akciğer de nedbe ismi verilen doku oluşan insanların akciğer kanserine yakalanma riski artış gösterir.

Beslenmenin akciğer kanserinin meydana gelmesinde etkisi olduğu söylenebilir. Araç ve fabrikalar nedeniyle meydana gelen hava kirliğinin, evde uygun bulunmayan odun ve kömür kullanımının kanseri meydana getiren maddelerin oluşmasına sebep olur.

Akciğer Kanseri Belirtileri

1-      İstek dışı kilo kaybedilmesi ve iştah azalması

2-      Kişide sürekli yorgunluk durumu

3-      Sürekli zatürre ve bronşit gbi rahatsızlıkların oluşması

4-      Tükürüğün kan ile gelmesi

5-      Kalıcı göğüs ağrısı

6-      Bitmeyen ve sürekli daha kötü bir hal alan öksürme

7-      Nefes darlığı sorunu

8-      Hırıtıltılı nefes alma

9-      Yüz ve boyunda oluşan şişme

Nükleer Tıp uzmanları için tıklayınız.
"Akciğer Kanseri Nedir" Devamını oku

Akciğer Kanseri Belirtileri

Paylaş
Akciğer kanserinin en büyük özelliği hiçbir şekilde tipik ve erken bir belirti vermemesidir. Kişilerin doktora gitme sebebi genellikle kanama, ağrı, nefes darlığı problemi ve sesin kısılması gibi şikâyetlerin ilerleyen aşamalarda ortaya çıkmasıdır. Bazı kişilere akciğer kanseri teşhisi konduğu zaman da bile hiçbir belirti görülmeyebilir. Akciğer kanseri tümör yerleşim yerine ve rahatsızlığın yaygınlığına bağlı farklı özellikler verir.



1-      Bitmeyen ve zaman sonra daha kötü olan öksürme

2-      Bitmeyen göğüs ağrıları

3-      Kan tükürülmesi

4-      Nefes darlığı problemi

5-      Hırıltılı bir şekilde nefes alıp vermek

6-      Sürekli bronşit ve zatürree gibi rahatsızlıklara yakalanma

7-      Boyun ve yüzde şişme

8-      Kilo kaybı ve iştahsızlık sorunu

9-      Hemen yorulma

Akciğer kanserinde öksürme birçok akciğer kanserine yakalanan kişinin, hatta akciğer kanseri haricindeki rahatsızlıklarda görülen bir problemdir. İnsan sigara içiyorsa öksürüğü bitmez. 1-2 Haftadan çok süren ve tedavi ile düzelmeyen öksürmenin üzerinde durulmalı ve araştırılması gerekir. Öksürme, genellikle kanserin büyük bronşta oluştuğu kişilerde meydana gelir. Bu tarz, kuru ve inatçı öksürük olabileceği gibi, bazı durumlarda balgam ile birlikte kanlı da görülebilir.

Uzun süre öksürüğü olan ve buna alışmış olan sigara içen kişiler, öksürme karakterinde farklılık, örneğin öksürüğün artması, daha fazla sürmesi, geceleri kişiyi uyandırması durumları da kanser şüphesini artırır.

Öksürme, bronşta iltihap olduğu zaman yeşil, sarı ve kanlı balgam ile beraber oluşur. Bronşunda kanser bulunan kişilerde enfeksiyon sıkça görülmektedir. Bu yüzden, bronşit şikâyetlerini çoğaltan v ya zatürree olan sigara tiryakisinde rahatsızlık tedaviye cevap vermiş olsa dahi akciğer kanseri araştırılması gerekmektedir.

Kanama durumu kişilerin en fazla korktuğu ve doktora muayene olmaları gereken bir belirtidir ve bu rahatsızlığın en erken belirtilerinden birisidir. Bu tür kanamalar az oranda, balgam ile birlikte ve bazı durumlarda fazla miktarda ölüme yol açabilecek kadar olabilmektedir.

Göğüs ağrısı akciğer kanserinin en fazla rastlanan belirtileri arasındadır. Bu durum genellikle ilerlemiş akciğer kanserini işaret eder.

Nükleer Tıp uzmanları için tıklayınız.
"Akciğer Kanseri Belirtileri" Devamını oku

Akciğer Kanseri Tedavisi

Paylaş
Akciğer kanser tedavisi birçok faktöre bağlı olarak değişir. Bu faktörler içerisinde kanserin evresi, şekli ve kişinin genel sağlık şartları vardır. Farklı tedaviler ve tedavi birleştirmeleri tedavide kullanılmaktadır. Ameliyatın ardından göz ile görülen, tespit edilecek oranda kanseri bulunmayan insanlara verilmekte olan ek tedaviye ise adjuvan tedavi adı verilir.



Adjuvan tedavi, ameliyatın ardından geride kalmış olan az oranda kanserli hücrelerin yok edilmesi için uygulanmaktadır. Bu tedavi yöntemi ile patoloji raporunda özelliğe göre kişinin yaşı ve genel sağlık durumuna bakılarak tedavinin verilmesi kararlaştırılmaktadır. Hasta olan kişi ameliyatın ardından adjuvan tedavi yönünden sadece kemoterapi, sadece radyoterapi ve ya kemoterapi ve radyoterapi görebilmektedir.

Akciğer Kanseri Cerrahi Tedavi

Akciğer kanseri rahatsızlığında cerrahi işlem kanseri tamamen yok edebilmek için uygulanmaktadır. Cerrahi işlemin yapılış türü, tümörün akciğerde bulunuş yerine bağlıdır. Akciğerde bulunan ufak parçayı alabilmek için yapılan işleme ise wedge adı verilir. Ameliyat yolu ile kopun tamamı alınırsa, sol ya da sağ akciğerin birisi alınırsa sapnomonektomo ismi verilir. Bir takım virüslerin konumu, boyutu ve sağlık durumu sebebiyle ameliyat uygulanmaz.

Akciğer Kanseri Kemoterapi Tedavisi

Kemoterapi tedavisi kanseri meydana getiren hücrelerin ilaç sayesinde ortadan kaldırılmasıdır. Genelde birden çok ilaç kullanılır. Bu tedaviyi özel eğitim alan hemşireler uygulayabilir. Kemoterapi veriliş oranı kür olarak isimlendirilir. Özellikle 21 ya da 28 günde bir tekrarlanmaktadır.

Kemoterapi genelde damardan sıvı yoluyla, ayakta tedavi merkezlerinde ya da ağızdan hap olarak verilmektedir. Bazı durumlarda ise kişinin durumunda oluşan bozukluk ilaç ve ilacın yanlış bir şekilde verilmesine göre kişin tedavisine hastanede devam edilir.

Nükleer Tıp uzmanları için tıklayınız.
"Akciğer Kanseri Tedavisi" Devamını oku

Zehirli Guatr Nasıl Tedavi Edilir

Paylaş
Tiroit bezi hormonu olan tiroksin'in fazla oranda salgılanması durumuna zehirli ( iç) guatr adı verilen hipertiroidi oluşur. Az salgılanma olduysa, guatr olarak isimlendirilen hipotiroidi rahatsızlığı meydana gelir.

Tiroit hastası olan kişilerde ameliyat yöntemi ile tedavi git gide azaldı ve cerrahi müdahale sadece kanser ihtimali olan nodüllerde kullanılıyor.



Zehirli guatr hastalığında gereken incelemelerin yapılmasından sonra radyoaktif iyotla ameliyatsız olarak tedavisi yapılabilir. Ameliyatın ardından ya da radyoaktif iyodun ardından bu rahatsızlığı bulunan insanların yaşamları boyunca tiroit hormonu kullanmaları gerekir.

Zehirli Guatr Tedavisi

Zehirli guatr hastalığında 3 farklı tedavi yolu tercih edilebilir.

1- Cerrahi müdahale

2- Anti-tiroit ilaçları

3- Radyoaktif iyot kapsülü ile tedavi

Cerrahi müdahale seçeneği bütün guatr çeşitlerinde günümüzde pek tercih edilememekle birlikte özellikle zehirli guatr problemlinde kesinlikle tercih edilmemelidir. Kişiye anestezi verip yapılacak olan ameliyat işlemi sırasında önemli hayati riskler oluşabilir. Bu riskler ameliyat esnasında oluşan tiroit krizi ve kalp ritminin bozulmasıyla alakalıdır ve hasta fibrilasyon nedeniyle yaşamını kaybedebilir.

Zehirli guatr rahatsızlığında tercih edilen 2 tür ilaç vardır. Bu ilaçlar tiroit hormonunu geçici olarak etkisini azaltır ve kişideki çarpıntıyı önleyip hızlı bir biçimde kilo almasına yardım eder. Fakat uzun süreli kullanılmalarının önemli yan etkilere sebep olduğunun bilinmesi gerekir.

Zehirli guatr tedavisinde tercih edilen RAI kapsül tedavisinin en önemli ve tedavi başarı oranı en yüksek olan tedavi yoludur. Zehirli guatr tedavi esnasında, zehirli guatr bulunan kişiye düşük oranda radyoaktif iyot kapsülü verilmektedir. Yeniden oluşmasını önleyecek derecede, yüksek hormonların normalin altına düşmesi hedeflenmektedir. Tedavinin ardından 2 ay sonra guatrda küçülme oluşur. Kişinin hastanede kalmasına gerek olmaz.

Rai kapsülü tedavisi hamile kadınlar haricinde, her yaş zehirli guatr ve otonom sıcak nodüllü guatra hastalarına yapılabilir.

Zehirli guatrın tedavisi yapılmazsa; kalp yetmezliği, kalbin büyümesi, göz sorunları, kemik erimesi, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı gibi birçok hastalık riski oluşur.

Zehirli guatr ve diğer KBB hastalıklarında bilgi almak için tıklayınız.
"Zehirli Guatr Nasıl Tedavi Edilir" Devamını oku

Zehirli Guatr Belirtileri

Paylaş
Tiroit bezinin kanser harici büyümesine guatr hastalığı ismi verilir. Tiroit bezinin salgılamış olduğu hormonların fazla olduğu türü zehirli guatr ismi verilir. Hipertiroidi rahatsızlığı olarak görülen zehirli guatr tiroit bezinin fazla miktarda hormon salgılamasıyla oluşur. Aşırı üretim yapılan tiroit hormonu vücut için zararlı durumlara yol açabilir.

Zehirli guatr iç guatr olarak da bilinmektedir. Basit guatr hormon oranı normal olan bir guatr türüdür.



Zehirli Guatr Nedenleri

Zehirli guatrın tam nedeni bilinmiyor fakat fazla ve ani stres zehirli guatrı etkileyen önemli bir faktör olarak görülüyor. Fazla iyotlu tuz alımı da zehirli guatr oluşmasında önemli bir rolü vardır.

Zehirli Guatr Belirtileri

1- Kalp çarpması

2- Ellerin titremesi

3- Avuç içinin terlemesi

4- İstenmeyen bir şekilde hızlı kilo kaybetme

5- Fazla yorulma ve halsizlik hissi

6- Adet düzensizliği oluşumu

7- Saçların dökülmesi

8- Sinir ve öfke oluşumu

Kalp hızını ayarlamakta olan tiroit hormonun fazla üretilmesi durumunda taşikardi ve aritmi oluşur. Çarpıntı halinde kendini belli eden bu belirti, özellikle psikolojik kökenli rahatsızlıklar ile karıştırılmaktadır. Bu insanlar antidepresan ya da ritim düzenleyen ilaçlar kullanmalarına karşın problemleri sona ermez. Tiroit rahatsızlığına yönelik tedavi başlandığı zaman ritim hızlı bir şekilde düzelir ve şikâyetler sona erer.

Zehirli guatr rahatsızlığında fazla metabolizma hızına bağlı olarak oluşan diğer belirti ise aşırı terlemelerdir. Tiroksin hormonunun fazla salgılanması ile birlikte sıcak basması oluşur.

Diğer önemli belirtisi ise sıcak basma halidir.

Zehirli guatr rahatsızlığında zayıflık sorunu da görülmektedir. Fazla yenmesine karşın kili alınmaz.

Tiroit hormonu miktarının yüksek olması insanın psikolojisini kötü yönde etkileyip kişinin sinirli ve öfkeli olmasına sebep olur.

Tiroksin hormonunu fazla salgılanmasıyla beraber saçlarda dökülme oluşur.

Zehirli Guatr Etkileri

Zehirli guatr probleminin tedavisi yapılmazsa kalp yetmezliği, kalbin büyümesi, göz sorunları, kemik erimesi, yüksek tansiyon ve diyabet gibi rahatsızlıklara davetiye çıkartılmış olur.

Harvard üniversitesinde yapılmış olan araştırmaya bakacak olursak sigara içen kadınların zehirli guatra yakalanma ihtimali fazladır. Sigara kullanan bayanlarda zehirli guatr 2,5 kat daha fazla görüldüğü saptanmıştır.

Sigara kullanan tiroit hastalarında ise göz problemleri daha çok görülür. Sigara kullanmak tiroid rahatsızlığı tedavisini zora sokan bir faktördür.

Zehirli guatr ve diğer KBB hastalıklarında bilgi almak için tıklayınız.
"Zehirli Guatr Belirtileri" Devamını oku

Zehirli guatr nedir

Paylaş
Tiroit bezinin normalinden daha çok hormon salgıladı guatr türüne zehirli guatr ismi verilir. Zehirli guatr sorunu, nodülsüz ya da nodüllü olabilir.

Nodülsüz zehirli guatra basedow graves rahatsızlığı denir. Nodüllü zehirli guatr rahatsızlığına ise sıcak nodüllü zehirli guatr, sıcak otonom nodüllü zehirli guatr ya da diğer nodül türleriyle beraber olabilir.



Zehirli guatr'da el titremesi, vücudun titremesi, ani kilo kaybı, saç dökülmesi, kaşınma, boğazın kuru kalması ve dolgunluk hissi, çarpıntı, fazla iştah yüzünden aşırı yemek yeme ve fazla su içme, fazla terleme, hemen yorulma ve fazla sinirlilik en çok görülen belirtileridir.

Hastaların bazılarında bulantı, ishal, kusma ve süreli dışkılama problemi olabilir. Bu belirtileri tamamı görülmesi zorunluluğu yoktur. Bu şikâyetlerin bir kısmı ön planda kalır, diğer şikâyetler sadece sorgulamasıyla ifade edilir. Hastaların bazılarında boyun ve göğüs kısmında süreli bir kızarma olabilir. Nodülsüz guatrlı kişilerin bazılarında gözde büyüme ve gözün ileriye doğru çıkması sorunu olabilir.

Hasta muayenesi sırasında kalp atımı fazla olduğu, solunumun arttığı, elin titrediği, avuç içinin nemlendiği görülür. Bu hissedilmekte olan belirtiler aslında zehirli guatrın vücut içerisinde oluşturduğu hasar ve etkisinden daha önemsizdir.

Zehirli guatr öncelikle kalp ve damar sistemi olmak üzere vücudun birçok kısmı, organı ve dokusunda kalıcı sorunlara yol açabilir. Bu sorunlara verilebilecek en iyi örnekler kalp büyümesi, kalp yetmezliği, yüksek tansiyon, diyabet, kemik erimesi oluşacak hasarların bir bölümüdür.

Tiroit Krizi

Zehirli guatr probleminde, hormonların kontrol dışı kalmasıyla oluşan ağır bir kriz yaşanabilir. Yaşlı insanlarda ölüm oranı % 25'e kadar çıkabilir. Acil tedavisi gereksinimi olan bir rahatsızlıktır. Bu gibi durumlarda kişi, hastaneye yatırılıp tedavisi yapılması gerekir. 40 Derece ve üzeri ateş, kalp çarpmasının şiddetli olması, kusma ve ishal, ateş basması, algılama sorunları bu krizin haberci ve belirtileridir. Bu tür kişilerde acil müdahale deneyimli doktorlar tarafından yapılması gerekir.

Zehirli Guatr'da Göz Belirtileri

Gözün ileri doğru çıkması zehirli guatr rahatsızlığını ele veren en önemli görüntüdür. Bu ileriye çıkma özellikle çift taraflıyken bazı durumlarda tek taraflı oluşabilir. Fakat her zehirli guatr hastası olan insanda göz bulgusu görülmeyebilir. Genellikle nodüllü zehirli guatr hastası olan kişilerde göz bulgusu pek görülmez. Göz bulgusunun şiddetine bakılarak kişide şikâyetler meydana gelir.

Uyuduğu sırada gözün kapanmaması, gözde oluşan kızarma, yanma, gözyaşı akması ve göz iltihabı görülebilmektedir. Göz bulgusu, zehirli guatrın kalıcı olarak tedavisinden sonra önemli oranda düzelmektedir. Fakat hangi yöntem ile yapılırsa yapılsın, zehirli guatrın tedavisinin ardından sürekli meydana gelen tiroit hormon eksikliği yeterli oranda tedavisi yapılmaz ise göz bulguları düzelmez ve ilerleme gösterebilir

Zehirli guatr ve diğer KBB hastalıklarında bilgi almak için tıklayınız.
"Zehirli guatr nedir" Devamını oku

Horlama neden olur

Paylaş
Horlama problemi aslına bakılırsa yetişkin insanların yüzde 25’lik bir bölümünde sürekli olan, sağlık kadar ikili ilişkilere de zarar veren bir problem olarak ön plana çıkıyor.Erkek ve şişman kişilerde daha fazla görülen bu problem, yaşa bağlı olarak ta görülme sıklığı artış gösteriyor.



Ağız ile burun arasında yer alan hava yolunda daralma horlamanın en fazla görülen sebeplerinden birisidir.

Dilin arka bölümü, yumuşak damak ve küçük dilin geniz ile buluştuğu kısım kendi kendine daraldığı için solunum ile titreşir ve horlama durumu ortaya çıkar.

Horlamakta olan insanlarda genellikle uyku apnesi problemli de görülür. Uyku apnesi, uyku esnasında solunumun 20-30 saniye süre ile durmasıdır. Horlama, süt solunum yolunda farklı sağlık problemlerinin de belirtisi olabilir. Bu sorunlar;

1-      Damağın darlığı, fazla uzun olması, fazla etki ya da gevşek olması gibi bozukluklar

2-      Boğaz duvarının şişliği ve darlığı, burada meydana gelen yapışkan bir akıntı

3-      Burun tıkanmasına yol açan et ya da kemik eğriliği gibi rahatsızlıklar

4-      Çenenin dar ve kısa olması yüzünden dilin çeneye sığmaması durumu

5-      Solunum sistemini yönetmekte olan sinir sisteminin duyarsız ve yetersiz olması

6-      Dil kökü ve boğaz kasının gergin, kontrol azalması veya dil kökünün büyümesi

7-      Dil bozulması, dilin kısa ve arkada olması ya da dil kökünün kalın olması

8-      Yumuşak damak ve küçük dişte görülen sarkma, kas gevşemesi ve uzama

9-      Genellikle çocuklarda görülen horlamada, bademcik ve geniz etinin normalden büyük olması

Horlama problemi çocuklarda sıkça görülen bir durumdur. Çocuklarda horlamanın en önemli sebepleri bademcik ve geniz etinin normale göre büyük olması ve solunumu zor bir hale sokmasıdır.

Horlama hakkında detaylı bilgi için
"Horlama neden olur" Devamını oku

Horlama nasıl tedavi edilir

Paylaş
Horlama problemi yalnız başına görüldüğü zaman genellikle sosyal bir problem olarak algılanmaktadır. Fakat horlama ile birlikte sürekli görülen uyku apnesi rahatsızlığı, daha ciddi problemlere zemin hazırlamakta olan bir sorundur.



Uyku apnesi, kişinin uykusu esnasında farkında olmadan sürekli uyanmasına sebep olduğu için uyku kalitesinin düşmesine ve yorgunluğa yol açan bir sorundur. Bununla birlikte tıkanma esnasında kanda yer alan oksijen oranı düştüğü için kalp daha fazla kan pompalar ve bu şekilde ritim bozulur.

Solunumun tıklanması bir saat içerisinde 7 ve daha fazla defa oluştuğu zaman kalp krizi ve kalbin durması gibi yaşamsal risklere sebep olur. Uyku esnasında yeteri kadar oksijen alınmaması beyin fonksiyonları etkileyen bir faktördür. Hafıza kaybı ve konsantrasyonda düşme gibi problemler oluşabilir.

Bu yüzden horlamakta olan bir kişinin probleminin kökeni ile alakalı bir uzmandan bilgi alarak tedavi olunması gerekir.

Horlama Teşhisi

Horlama probleminin teşhisi için kişinin ve yakınlarının çıkmakta olan ses ve solunum türüyle alakalı anlatacakları büyük önem taşır. Kişinin ağız, boğaz, boyun ve burun bölgeleri detaylı bir muayeneye tabi tutulur. Kan tahlili, tansiyon ölçümü, akciğer ve kalp ile alakalı testler yapılır.

Bunlarla beraber kişinin uyku sırasındayken kanında bulunan maddelerin, solunum ve beyin fonksiyonları, kalp ritmi değerlendirildiği polisomnografi uygulaması yapılabilir.

Horlama Tedavi Yolları

Tedavi süreci boyunda doktor ile hastanın uyum içerisinde olması büyük önem taşır çünkü doktorun tedavi yollarıyla birlikte kişinin günlük yaşamında yaptığı bazı alışkanlık ve aktiviteleri düzeltmesi problemin çözümü için büyük önem taşı.

Kişinin uygulaması gerekenler;

1-      Fazla kilosu varsa bu kilolardan kesinlikle kurtulması gerekir.

2-      Yatmadan önce sakinleştirici, uyku ya da alerji ilacı alınmamalı

3-      Yatmadan önce ağır yemeklerden uzak durulmalı ve alkol alınmamalı

4-      Sırt üstü yerine yan yatma tercih edilmeli, yatarken yüksek yastıklar kullanılmalı

5-      Fazla yorgun olunması horlama ve apneyi artıran bir faktör olduğu için yorgunluktan uzak durulmalı

Horlama tedavisi, sebebi ile ilgili bir durumdur. Problem bir alerji ya da iltihap nedeniyle oluştuysa bunun önlenmesi horlamayı önleyebilir. Fakat süt solunum yolundaki sorunlardan oluşan sürekli horlama problemi sadece cerrahi yol ile tedavi edilebilir.

Horlama ameliyatı işlemi ile burunda yer alan et yada kemik düzeltilir. Damat ve küçük dilde bulunan sarkmayı önleyen ameliyatlar bıçakla yada lazer ile yapılır. Radyo frekans türü tekniklerde kullanılabilmektedir. Radyo frekans burunda yer alan et büyümesi için yapılabilir.

Ameliyat yapılması sakıncalı olan kişilerde, uyku esnasında takılacak bir maskeyle basınçlı hava solunmasını gerçekleştiren CPAP cihazları ile evde tedavi başarılı sonuçlar verir. Böyle bir durumda kişinin bir maske takıp uyuması gerekir. CPAP cihazı basınçlı hava verip solunum yolunun uyku esnasında daralmasını önler.




Horlama konusunda detaylı bilgi için
"Horlama nasıl tedavi edilir" Devamını oku

Horlama Cerrahi Tedavi Yöntemi

Paylaş
Yetişkin insanların yüzde 25’lik bir bölümünde görülen horlama problemi sadece sosyal yaşam için bir sorun değil bazı durumlarda ciddi sağlık problemlerine sebep olabilir.



Horlama Ameliyatı Ne Zaman Gerekir

Muayene bulguları ve uyku testiyle ileri derece uyku apnesi tanısı konulduysa, bu konuda öncelikle ameliyat kararı alınması doğru olmaz. Böyle bir durumda hastaların günümüzde başarı sonuçlar veren CPAP maskeleri kullanması önerilir. Bu maske uykuda olan kişiye sürekli bir pozitif basınçlı oksijen verip üst solunum yolundaki direnci yener ve kanda bulunan oksijen oranının artırır.

CPAP ile uygulanan uyku testinde burunda bir tıkanıklık varsa burun içi ameliyatın ardından CPAP uygulaması önerilmektedir.

Horlamada Hangi Durumlarda Ameliyat Yapılır

Horlama esnasında uykuda apne olmuyor ya da daha fazla oluyorsa kişinin burun-boğazı tutmakta olan solunum yollarıyla problemleri belirlendiyse ameliyat gerekmektedir.

Horlama Ameliyatı Nasıl Yapılır

Teknoloji gelişmesiyle birlikte horlama ameliyatlarında da önemli gelişmeler oluştu. Ancak her şeyden önce ileri apneli durumların tedavisi ameliyat değildir. Bununla beraber ameliyat türünü belirlemeden önce horlamaya sebep olan bölge ve mekanizmaların belirlenmesi gerekir.

Horlama için uygulanan ameliyatlar bölümlerine ayrılmaktadır. Burun içi, yumuşak damak ve küçük dil, dil ve çene, dil kökü ameliyatlarıdır. Bu kısımlarda uygulanan ameliyatlarda yeni araçların kullanılmasıyla oldukça hafif ameliyatlar olabileceği gibi hastanede kalmaya sebep olacak ileri derece ameliyatlarda olabilir.

Horlama hakkında detaylı bilgi almak için tıklayınız
"Horlama Cerrahi Tedavi Yöntemi" Devamını oku

Geniz Eti Belirtileri Ve Tedavisi

Paylaş
Burun deliğinin ve bademciğin boğaz ile kesiştiği yerde adenoid adı verilen bezler vardır. Bu bezlerin normalden daha çok büyük olmasına halk arasında geniz eti ismi verilir. Bezdeki şişme iltihaplanmadan önce ya da sonra oluşabilir. Büyüme sürüyorsa burun deliklerinin genze açılmakta olan bölümüne veya ortakulağın sonundaki östaki borusu kapanabilmektedir.



Geniz Eti Belirtileri;

1-      Burun tıkanması

2-      Ağızdan nefes alıp verme

3-      Burun akması

4-      Horlama

5-      İşitme zorluğu

6-      Kalıcı kulak iltihabı problemi

7-      Damak bozulması

8-      Nefes almada zorluk çekme

9-      Dudak ve ağzın kuruması

10-  Gün içerisinde ağzın açık durması

11-  Tar ve diğer duyularda bozulma olması

Çocuklarda bu belirtilerin birkaçı görüldüyse doktora başvurmak gerekir. Böyle bir durum ya adenoid bezi veya bezler ile beraber bademcikler basit bir cerrahi işlem ile alınır. Bazı durumlarda adeonid bezleri ameliyatın ardından yeniden gelişebilir; tekrar şişme problemi olursa ameliyat yeniden yapılır.

Geniz Eti Nasıl Tedavi Edilir

Burun deliği ve boğaz arasında yer alan adenoid bezlerinin şişmesine geniz eti adı verilir. Bezdeki büyümeyle bu kısımda iltihaplanma beraber olabilir ve birbirini takip edebilmektedir.

Geniz eti burun deliğinin genze giden kısmına ve orta kulağa bağlanan östaki borusunun tıkanmasına sebep olur. Bu durum da mukoza maddesin dışarı çıkmamasına, burnun kendisini temizleyememesine yol açar. Geniz etinde oluşan iltihaplanma ve büyüme şüphesi varsa doktora başvurmak gerekir.

Muayene sırasında hastalık ile alakalı sorular sorulur, geniz etine ayna yardımıyla bakılır. Geniz etinin büyüklüğünü anlayabilmek için röntgen çekilebilir.

Çocuklarda arada bir kısa süreli geniz eti şişmesi olabilir ve bu kendi kendine kaybolur. Bu yüzden muayene sırasında adenoid bezinde iltihapsız büyüme söz konusu ise, doktor bir süre beklemek isteyebilir. Fakat geniz etinde iltihaplanma var ise ilaç tedavisin başlanır.

İltihaplanma için antibiyotik tedavisi yapılır. İlaçlardan sonuç alınamazsa veya çocukta nefes alma zorluğu, uyku sırasında nefes kesilmesi, geniz eti iltihabının sürekli tekrarlaması ve konuşmazda bozukluk varsa ameliyat önerilmektedir.

Geniz Eti Ameliyatı Nasıl Yapılır

Çocuklarda geniz etinin alınması için yapılan işleme adenoidektomi ismi verilir. Geniz eti ameliyatı çok kolay bir işlemdir fakat anne ve babaların sakın olması, çocuğu ameliyatı anlatarak hazırlaması büyük önem taşır.

Ameliyattan önce çocuktan idrar ve kan tahlilleri alınabilir. Ameliyattan önceki gece çocuk aç tutulmalıdır. Cerrahi işlem için genel anestezi uygulanır, doktor ile birlikte bir anestezi uzmanı operasyonda hazır bulunur. Ortalama 20 dakika süren operasyon ile genizde yer alan et kesilip alınır. Bu işlem ağız içerisinden uygulanır, deride herhangi bir kesi yapılmaz.

Ameliyattan sonra çocuk dinlenme odasına alınır, ayılma süresi yaklaşık 2-10 saat arasında değişebilmektedir. Bununla birlikte ateşlenme, yutma zorluğu, boğaz ve kulak ağrısı, ateş gibi problemler oluşabilir.

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanları için tıklayınız.
"Geniz Eti Belirtileri Ve Tedavisi" Devamını oku

Faranjit Belirtileri ve Tedavisi

Paylaş
Farenjit rahatsızlığı, yutağın arka bölümünde yer alan duvarın örtücü dokusunda meydana gelen iltihaplanmaya verilen isimdir. Bu rahatsızlık bakteri enfeksiyonu nedeniyle ya da tahriş olması nedeniyle oluşur.

Farenjitin en tipik belirtileri yutağın arka kısmındaki ağrı, tükürüğün ya da besinlerin güçlükle yutulması esnasında zorluk ve ateşlenmedir. Farenjit üst solunum yolu enfeksiyonunun başlama göstermesiyle olur.



Farenjit rahatsızlığı diğer rahatsızlıklarında başlamasına yol açabilir. Farenjitin yol açtığı onlarda hastalık vardır.

Farenjit Belirtileri

1-      Kişide birden oluşan üşüme, genel kırgınlık hali, titrene, ateş ve baş ağrısı gibi sorunlar

2-      Yutağı temizleyen mikroplardan alınmakta olan bir örneğin muayene edilmesiyle rahatsızlığın hangi streptokoklardan meydana geldiği belirlenir.

Farenjit Tedavisi;

Hastalığın tedavi yolu türüne göre belirlenir. Rahatsızlık bakteriler sebebiyle oluştuysa antibiyotikler ile birlikte sıcak gargara ve irigarasyon verilir.

Rahatsızlık ileri evrelere ulaştıysa, bunu önlemek için yutağın arka bölümü gümüş nitrat ile sıvanmaktadır. Farenjit vakalarının tamamında antibiyotik tedavisi yapılmaz çünkü kişiye verilen aşırı miktardaki antibiyotik bu mikroplara karşı tepkiyi en aza indirir. Tepki azaldığından dolayı ciddi bir sorun ile karşılaşma riski oluşur.

Farenjit hastalığı genellikle birkaç güç içerisinde kendi kendine geçtiği için doktor bilgisi altında ilaç alınması gerekir.

Farenjit Hastalığı Nedenleri

1-      Aşırı sigara tüketimi

2-      Fazla alkol almak

3-      Uzun süre tahriş edici maddelerin solunum yoluyla vücuda girmesi

4-      Sinüs yolunda oluşan enfeksiyon

5-      Sürekli akut farenjitleri

Kulak burun boğaz hastalıkları hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.
"Faranjit Belirtileri ve Tedavisi" Devamını oku

Bademcikler İle İlgili Her şey

Paylaş
Bademcikler, vücudun bağışıklık sisteminde büyük rol oynayan lenf sisteminin boğazda yerleşen dokularından birisidir. Çoğunlukla üst solunum yolu ile giren mikropların tanınıp vücudu savunmaya hazırlama gibi görevleri vardır.

Bademcikler genellikle çocukluk zamanında vücudun, rahatsızlıklara karşı ilk savunma kalkanını oluşturur. Bununla beraber genizde yerleşen bademcik dokusu yapısında bulunan adenoid adı verilen geniz eti, aynı görevi görür. Vücutta sindirim sisteminin birtakım bölgelerinde, dalak ve kemik iliğinde vücudun çok farklı bölgelerine yerleşen lenf bezlerinde aynı görevi gören dokular vardır.



Bademcikler Neden Şişer?

Bademcikler, bademcik enfeksiyon adı verilen, insandan insana tükürme ve yakın temas ile bulaşan mikroplar yüzünden şişer. Böyle durumlarda bademcik kızarır, bazı durumlarda üstünde beyaz döküntü olur. Yutma zorluğu, yutkunurken ağrı ve ateş gibi belirtiler verir.

Geniz Etinin Bademcikten Farkı

Geniz eti dokusu, aslında bademcik gibi lenf yapısında bulunur ve üst solunum yolundan gelecek mikroplara karşı savunma görevi görür. Bademcikten farklı büyük olması halinde, küçük boşluk olan çocukların burun deliklerini tıkamasıdır.

Bademcik Alınmalı Mıdır?

Çocukluk ve bebeklik çağında bademcikler, vücut savunmasında önemli yer alır. Zorunlu olmadığı zaman alınması doğru değildir. Son dönemlerde bademcik ameliyatı eskisi kadar çok yapılmamaktadır. Geniz eti büyük ve çocuğun solunumuna etki yapmıyorsa veya ilaç ile tedavi ile düzelmeyen orta kulak problemlerine yol açtıysa bademcikler alınmayabilir, geniz etinin alınması yeterlidir.

Bademcikler Ne Zaman Alınır

Bademciklerin alınmasının en büyük nedenleri, 2 Yılda çocuğun 5-6 veya daha fazla bademcik iltihabı olması, bademcik iltihaplarına sürekli halk içinde beta mikrobu adı verilen bakterilerin yol açması, çocuğun ateşli eklem ve kalp romatizması geçirmesi, sürekli bademcik iltihabıyla birlikte geniz eti ve orta kulak problemlerinin olması, fazla tekrarlayan ve inatçı bir hal alan sinüzit ile birlikte bademcik ve geniz eti probleminin olması, ameliyat sebepleri arasında gösterilir.

Bademcik Kaç Yaşına Kadar Alınmalıdır?

Bademcik ameliyatı zorunlu durumlar haricinde 3 yaşın altına uygulanmaz. Fakat solunumu ileri derece zorlaştıran büyük bademcik var ise 3 yaşın altında da yapılması gerekir. Genellikle bademcik ameliyatının en çok uygulandığı yaşlar 3-10 yaşları arasıdır.

Bademcik Ameliyatı Riskli Midir?

Bademcik ameliyatının en büyük risk faktörü kanamadır. İnsanların, genellikle ameliyat olanların çocuk olması aşırı kanamaya yok açar. Son dönemlerde gelişmiş genel anestezi şartları ve sağlık kuruluşlarının imkânlarının artmış olması bu riski azaltıyor. Bununla beraber ameliyatı teknik açıdan basit gösteren, ancak aslında büyük ameliyat ciddiyeti ile hazırlanmalıdır.

Kansız Bademcik Ameliyatı Nedir?

Bademcik ve geniz eti insan vücudunun en kanlı organlarıdır. Bu nedenle ameliyat esnasında süreli bir miktar kanama olması normaldir. Önemli olan ise bu tarz kanamaların ameliyat esnasında kontrol altına alınabilmesidir. Son dönemlerde Türkiye’de kullanılan ısı ve basınç ile bademcik doksunu ayırıyorken damarı pıhtılaştıran ve hemen hemen hiç kanatmayan cihazlar vardır.

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanları için tıklayınız.
"Bademcikler İle İlgili Her şey" Devamını oku

Sinüzit Nedir

Paylaş
Bütün dünyada çok fazla görülen bu rahatsızlık genellikle kış mevsimine giriş döneminde artış gösteren viral üst solunum yolları rahatsızlıklarının uzaması durumunda sıkça tekrarlayabilen müzminleşmiş problemlere sebep olabilir. Sinüziti bulunan birçok insanın bu tekrarlama esnasında yaşam kalitesini bozan burun tıkanması, geniz ve burun akıntısı, baş ağrıması, öksürme, halsizlik ve dikkat problemi gibi sorunlardan dolayı şikâyetçi olurlar.

Bu problemler arasında kişinin çalışma günü kaybı da ulusak ekonomi yönünden göz ardı edilemeyecek kadar önemli olabilir.



Sinüsler nedir Ve Ne İşe Yarar

Sinüs, kafa ve yüz kemikleri içinde bulunan içerisi hava ile dolu olan boşluklardır. Üst çene kemiğinde karşılıklı bir şekilde iki tane büyük yanak sinüsü, alın kemiğinin içinde bir tane büyük alın sinüsü, gözlerin arasında girmiş küçük odacıklardan meydana gelen etmoid sinüsler ve kafa tabanına yerleşen derin sinüs vardır. Sinüslerin en önemli görevi salgılamış oldukları salgıyla bütün üst solunum yollarının sürekli bir şekilde temizlemesidir.

Sinüzit Ne Demektir

Bahsedilmekte olan bu sinüslerin ayrı ayrı veya sadece bir yüz yarısında ya da hep beraber iltihaplanması durumuna sinüzit adı verilir. Örneğin; 10-15 Gün süren bir nezle sorunu söz konusu ise bu aslında akut sinüzittir. Senelerce tekrarlamakta olan belirtiler oluyorsa sinüzitin kronikleştiği düşünülebilir.

Sinüzit Nedenleri Nelerdir

Genel açıdan bakılacak olursa sinüsleri temizlemekte olan ince kanallar tıkandığı zaman sinüzit problemi başlar. Bu tıkanma tedaviyle ya da kendi kendine açılırsa sinüzit iyileşir. Fakat eğer açılma olmazsa rahatsızlık kronik bir hal alır. Sinüs kanallarının tıkanmasına bazı burun içi ve sinüsler ile alakalı yapısal şartlar, tekrarlamakta olan üst solunum yolu infeksiyonları, alerjik nedenler, geniz eti ve polip gibi oluşumlar sebep olabilir. Bir takım kalıtsal problemler ve bağışıklık problemleri de sinüzitin diğer nedenleri içerisindedir.

KBB Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanları için tıklayınız.
"Sinüzit Nedir" Devamını oku

Sinüzit Belirtileri Nelerdir

Paylaş
Burun tıkanması, geniz ve burun akıntısı, burundan konuşmak, koku duyusunun bozulması, sürekli nezle grip olunması ve bu sorunların kolay bir şekilde geçmemesi, özellikle çocuklarda daha fazla olan inatçı öksürmeler belirtileri olarak gösterilebilir. Sanılanın aksine akut sinüzitlerin haricinde baş ağrısı sinüzitte sık olmaz. Burada baş ağrısına neden olan iltihabı durumdan daha fazla burun içinde sinüs kanallarını etkilemekte olan diğer yapısal şartlardır.



Çocuklarda Sinüzit Olur Mu?

Çocuklar daha fazla viral üst solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanabildikleri için ve sinüsleri tam olarak kendisini temizleyemediği için daha kolay bir şekilde sinüzite yakalanabilirler. Bununla birlikte halk içerisinde geniz eti adı verilen adenoidin var olması ve bir takım anatomik şartlar da sinüzitin meydana gelmesine zemin hazırlayabilir. Fakat çocuk sinüziti tanı koyma, izleme ve tedavi etme için yetişkinlerden farkı olarak ele alınması gerekmektedir.

Sinüzit Teşhisi Nasıl Konur

Sinüzitin tanısı ufak endoskoplar ile yapılmakta olan birkaç dakikalık ve günümüzde tamamen basitleşen bir muayene sayesinde konulabilir. Endoskopik muayeneyle birlikte bazı şartlarda tomografi istenebilmektedir. Hasta olan kişilerin büyük bölümünde tomografinin tekrarlanmasına gerek olmaz.

Sinüzit Nasıl Tedavi Edilir

Sinüzitin tedavi gelişen tıp teknolojisi ile birlikte günümüzde oldukça kolaydır. Akut sinüzitin tedavisinde yeni çıkmış olan birçok antibiyotik vardır. Burada önemli olan konu antibiyotiklerin insanlar tarafından uzun süre yani 2-3 hafta kadar kullanılmasıdır. Antibiyotikler ile birlikte bir takım destekleyici ilaçlar beraberinde verilebilir. Hasta kişiler daha çok sinüzit ameliyatından çekinirler. Kronik bir hal alan sinüzitlerde yapılan ameliyatlarda günümüzde hasta yönünden çok kolaydır.

Sinüzit Ameliyatı Ne Zaman Gerekir

Kronik bir hal alan sinüzitlerde eğer endoskopik muayene ve tomografik incelemede sinüsün kendisini temizlediği kanlarlın ağzı tıkandıysa ve bu tıkanma ilaç tedavisiyle açılmıyorsa ameliyat gerekmektedir. Bununla birlikte kafa ve göz içinde yayıldığı komplikasyon halinde acil ameliyatlar da gerekebilmektedir.

Sinüzit Tedavisinde Ne Tür Ameliyatlar Kullanılır

Son dönemlerde sinüs ameliyatı artık tamamen endoskopik olarak yapılır. Burada muayene esnasında yapılmakta olan endoskoplar ile yakın dönemde geliştirilen ince araçlar kullanılabilir. Tamamen burun içinden girilip sinüslerin kendi doğal kanalları açılır ve bu esnada başka anatomik yapıya zarar vermeden çalışılması gerekir. Genellikle genel anestezi yapılır. Ayrı teknolojik açıdan desteklenen ameliyathane şartlarını ve bu konu hakkında özel eğitim alan deneyimli uzmanların var olması gerekmektedir.

Sinüzit ameliyatında en tedirgin eden konu burun içine yerleştirilen tamponlardır. Hastaların büyük bir bölümü ameliyattan fazla tampon konulmasından korkuyor. Bu korku yakın döneme kadar yaygın bir şekilde konulmakta olan gazlı bez tamponlar sebebiyle oluyor. Günümüzde endoskopik sinüs cerrahi işleminde deneyimi olan doktor uygun şartlarda tampon koymadan ameliyatı sona erdirebilir.

Sinüzitten Nasıl Korunulur

Özellikle sürekli bir şekilde tekrarlamakta olan üst solunum yolları sinüzite sebep olabildiği için basit bir nezle dahi önemsenmelidir. Uzun sürebilecek burun tıkanmasına izin verilmemesi gerekir. Sigara içilmemeli, klimalı ve kirli  hava olan ortamlarda fazla kalınmamalıdır.

KBB Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanları için tıklayınız.
"Sinüzit Belirtileri Nelerdir" Devamını oku

Tiroid Kanseri Nedir

Paylaş
Tiroid kanseri, tiroid bezini hücresinden köken almakta olan bir kanser türüdür. Bu kanser, değer kanser türlerine göre daha az görülür ve rahatsızlığın seyri iyidir. Doğru tanı ve tedavi yapılırsa rahatsızlık tamamen yok edilebilir. Bu şekilde insan uzun süre yaşayabilmektedir. Toplumda görülme sıklığı % 4.2’dir. Tiroid kanseri tek tür değildir. Sıklık sırasına bakılarak papiller kanseri, folliküler kanseri, medüller kanseri ve anaplastik kanser olarak 4 gruba ayrılmaktadır.



Tiroid Kanseri Türleri

Papiller Kanser; Genelde iyi seyretmekte olan bir kanser türüdür. Bütün tiroid kanser vakalarının % 80’ine yakın bir bölümü bu türe girer. Belirti oluşturmayabilir ve uzun seneler boyunca tiroid bezinde kalabilmektedir. Hastanın bu durumda herhangi şikâyeti olmayabilir. Her yaşta ortaya çıkabilir ve gençlerde daha iyi seyretmektedir.

Folliküler Kanser; Papiller kanserden sonra en fazla görülmekte olan tiroid kanserdir. Ancak görülme sıklığı papiller kansere göre azdır. Bu kanser de yaygın bir şekilde görülebilir. Sürekli tiroid bezinin zarına ve damarına yayılmaktadır. Eğer zarar yayılma gösteriyorsa ilerlemesi damara yayılana kadar iyidir.

Medüller Kanser; Tiroid bezi kalsitinin hormonu salgılamaktadır. Bu durumu tiroid bezindeki C hücresi gerçekleştirmektedir. Bu nedenle bu hormonun salgılamış olduğu kanser vakalarında artmıştır. Bu kanser türünde tiroid bezi çıkartılması gerekmektedir.

Tiroid Kanseri Nedenleri

Sebebi henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak yapılmış olan araştırmalara göre bir takım radyoaktif maddeler maruz kalan insanlarda tiroid kanseri görülür. Bu maddelerden en önemlisi ise uranyumdur. Örneğin Çernobil nükleer santral kazası ile birlikte bu bölgede yaşamış olan insanlarda tiroid kanseri görülme sıklığında artış görülmüştür. Bazı tiroid kanserlerinde genetik faktörlerin rol aldığı düşünülür.

Sürekli karşılaşılan sorulardan birisi ise tanı esnasında ya da tedavide kullanılmakta olan bazı radyoaktif maddelerin kansere sebep olup olmadığıdır. Bu amaç ile kullanılmakta olan maddelerim miktarı oldukça azdır. Vücuttan atılma süresi ise çok kısadır. Bu nedenle kansere yol açmazlar.

Tiroid kanserinin büyük bölümünde herhangi bir şikâyet olmaz. Rahatsızlık herhangi bir belirti oluşturmaz. Bazı durumlarda lenf bezi büyümüş ya da boyunda kitle ortaya çıkmıştır. Hastaların az bir bölümünde boğazında sıkıntı hissi, ağrı, nefes almada zorluk çekme, sesin kısılması ve yutmada zorluk görülebilir. Ancak bunlar hastaların az bir bölümünde görülür. Tiroid kanserinin büyük bölümü herhangi bir belirti vermez.

Tiroid Kanseri Tedavisi

Ameliyat, bütün tiroid kanserlerinde tiroid bezi ameliyat ile çıkartılmaktadır. Ameliyat esnasında hızlı mikroskobik inceleme yapılmaktadır. Tiroid bezinin tamamı çıkartılır ve çevresindeki lenf bezleri alınır. Tiroid bezinin tamamının çıkartılması, ameliyatın ardından yapılan tedavinin etkili olması için gereklidir. Yapılmaz ise tedavi herhangi bir işe yaramaz.

Ameliyatın ardından papiller ve folliküler kanseri olan kişiler, zırhlı hastane odasında yüksek dozda radyoaktif iyoda maruz kalırlar. Bu şekilde vücudun başka yerinde kalan kanser hücrelerinin öldürülmesi sağlanır. Bu radyoaktif iyot dozu, kanserin yayılma derecesine göre değişmektedir. Bazı durumlarda bu yöntemin yeniden yapılması gerekebilir.

Medüller kanserde ise ameliyat yapılarak tiroid bezi ve lenf bezinin çıkartılmasının ardından 2-3 ay kalsitonin miktarı ölçülmektedir. Bu süre boyunca ölçülen kalsitonin oranı 10 pg/ml’den azsa tedavi başarılı olur ve tümör tamamen yok edilir. Bu kanser türünde yine radyoaktif iyot tedavisi yapılır.

KBB Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanları için tıklayınız.
"Tiroid Kanseri Nedir" Devamını oku