yok artık daha neler ohaa

Paylaş
yaratıcılığıyla dünya dizi piyasalarını alt üst edecek bir senaryoyu yılın sondan bir önceki bölümünde bize izleten dizi. gözlerim doluyor bu deha karşısında. akıl hastanesinden kaçan ex-nişanlının feriha’ya yapacakları, her şeye yetişen superhero emir, bunun sonunda da barışırlar oyşh aşk hikayesine gel. a love story for teens.

halil binbir emekle göz göz, ilmek ilmek dokuduğu (tükürükle mi neyle yapıştırdıysa artık…) o kalpli çiçekli panoyu hastanede bırakmak zorunda kaldı ya, çok üzüldüm. feriha görseydi kesin aşık olurdu halil'e. ve bunun üzerine çıkabilmek için de emir'in etiler'den daire alması değil, sadece feriha'nın geçmesi için o caddeyi komple satın alması gerekirdi.

demişken, bir aşk romanı klasiği olan zengin esas oğlanın, fakir ama gururlu esas kıza, gizlice gardrop düzmesi, mücevherler alması, satılmak üzere olan evini alması vb. aksiyonlara yeni bir soluk getirerek emir'e biriktirdiği paralarla çatırt diye yarım saat içinde ev aldırdılar. yatırım yapmış paşam. peki neden? ferihalar'ın apartmandan kovulmaması için... desek ki son seçimlerde yaşı tutmadı, oy kullanamadı o yüzden içinde kaldı da oy hakkı için satın aldı, o bile daha mantıklı olur, zengin piçi şımarıklığı der geçeriz. kaldı ki bu oylama için ev sahibi olmanın saçmalığı var bir de, yukarıda değinilmiş, bir daha değinmiyorum. o parayla ferihalar'a bir ev alsaydın, tapuyu da kapının altından atardın, oh mis. nasıl olsa geleni de gideni de sorgulamıyorlar; sen de böylece "kapıcı kızıyla birlikte olmanın zorluğu"ndan kurtulmuş olurdun... hala ergensin emir'cim, öğreneceksin bunları...

bir başka klasik olan sevişme sonrası duş altında ağlama/hışımla kaynar suyla çitilendikten sonra kıpkırmızı ve soyulmuş halde çıkma sahnesini, emir ve feriha sevişemediler diye göremeyeceğimizi sanıp çok korkmuştum! neyse ki korkularım yersiz çıktı ve geceyi levent'in arabasıyla istanbul turu atarak geçiren feriha eve gelir gelmez kendini banyoya attı. bir de sevişseler ne olacaktı diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum, kendini çamaşır suyuna basardı heralde.

o değil de, ben bu dizinin nasıl bir yönetmeni, nasıl bir görüntü yönetmeni var, tanımayı çok istiyorum, nasıl bir kafa yaşıyorlar bunları çekerken çok merak ediyorum. geri geri yatak odasına yürüme sahnesini korku filmi gibi çekmek kesinlikle maharet isteyen bir iş. sanırsın ki birbirine aşık iki genç sevişmeye gitmiyor da feriha emir'i şeytana kurban edecek içeride. zaten kıza vampir makyajı yapmışlar, altta gerilim müziği, bir acaip kamera açıları, bir acaip bakışlar... dehşete düştüm resmen! zaten dandik ötesi bir senaryo var elde, izleyenler de görüntü için izliyor, hiç olmazsa onu doğru düzgün kotarın be. bir de bu iki insan birbirine aşık değil mi? tamam feriha "bunlara çok uzak" olabilir de, hiç mi hissi yok lan bu kızın? hiç mi etkilenmiyor? töre zoruyla yaşlı adamla evlendirilmiş küçük kız gibi o surat ifadesi nedir öyle? tövbe yarabbi.

sıradaki sözüm de senaristlere olacak doğal olarak: yazdığınız şeyin hedef kitlesi 9-15 yaş arası çocuklar mı? acısız kansız çocuk düşüren ve eve gelip "ay ben çocuk düşürdüm, bi uzanayım" seansı geçiren bir kadın ve bunu hiç sorgulamayan bir aile; her an saç saça baş başa dalmaya hazır kızlar ve sürekli yumruk yumruğa girişen erkekler; anlamsız ve anlamaya çalışanı ambale eden, sürekli ergen gibi laf sokma trendinde geçen diyaloglar; spin atıp başkalaşım geçiren karakterler; oğlu acildeyken telefonda kızına "beni haberdar et" diyip oraya nasıl gittiklerini sorgulamayan ama canı istedi mi her cacığa nane olan, çok sıkı baba; şişirme gerilimli akıl hastanesi sahneleri ve hastaneden kaçarken hastabakıcı kılığına girme klişesi; mantık hataları ve hatta diyalog hataları (feriha "...hak etmiyorum" diyor, emir "hak ettiklerimiz?" diyor... ben diyalogları iki farklı kişinin birbirlerinden habersiz yazdığını ve sonra birleştirdiklerini düşünüyorum. ya da ilk replik sayfanın sonuna geldi, diğeri öbür sayfada olunca koordinasyonu sağlayamadılar... var bir şey yani) vs vs... şahane, aynen böyle devam. yakında yalnızca ergenler kalacak diziyi izleyen... zaten bunların haricinde kalan iki üç mantıklı lafı da sözlük'te ve dizifilm'de yazılan yazılardan copy-paste yapıyorsunuz, bari kompozisyonu düzgün yapın be! sinirlendim yine...

bir başka olay ise kavga sahneleri. arkadaşım, canım, bak yapmayın. yapamıyorsunuz zaten, niye bu kasış? levent pusuya yatmış bekliyor emir'in gelmesini, gelince de arkasından seğirtiyor ringe; "sarrafoğlu! (ingiliz hoca stayla, devam) vakti geldi!" dakika bir, gol bir. ve ardından, artık kavgadan zevk almaya başlamış gibi sayko bir bakışla emir "tamam!" deyip yumruğu yapıştırıyor. bu arada o alttan verdiğiniz mortal kombat tandanslı müzik de olmuyor, gülmeye başlıyoruz biz. neyse, mavi köşeden emir ve kırmızı köşeden levent sırayla, birbirlerini itmeden ve birbirlerinin nefes almasını bekleyerek yumruklaşıyorlar bir süre, hadi haklarını yemeyeyim arada uçan tekme falan da vardı; sonra kavganın müsebbibi hanımkızımız ufukta beliriyor ve yüzündeki her mimikten onlarca anlam okuduğumuz (öhöm, yazar burada ironiye başvuruyor) bir bakış fırlatarak geçiyor. bunun üzerine gençler kendilerinden mi utanıyorlar neyse artık, hiçbir şey olmamış gibi arabalarına binip hızla uzaklaşıyorlar. evet yanlış okumadınız, sanki sadece kavga etmek için apartmanın önüne gelmişler gibi, olay bitince basıp gidiyorlar. çoook cool ya. heralde aralarında konuştular ve "hacıt" dediler, "madem kavga ediyoruz, herkes görsün, boşuna dağıtmayalım kaşı gözü". böyle olmalı bence yani...

babası yanağından makas alınca, insanların kendisini sevmesine kızan 5 yaşındaki velete dönüşen emir'e (buradan buyrun: makas) elime geçen ne kadar şeker ve çikolata varsa gönderecektim ama vazgeçtim, zira kabına sığmayacak yakında. banyodan yeni çıkmış erkek levent'in ardından bu hafta da emir'in banyodan çıkmış haline şahit olduk ve fakat o hal ne. böyle bir değişimi nasıl geçirir insan bir yılda? genç, topla kendini!

son olarak şunu söylemek istiyorum; emir'in anasını oynayan sarı abla. ahu sungur. allah rızası için konuşurken her kelimeden önce 1 vuruşluk es verme. seni dinlerken yaşlanıyorum, saç tellerimin tek tek beyazladığını hissediyorum, daralıyorum. sen designer kıyafetlerini giyip gözlerini pörtlete pörtlete bak öyle, konuşma lütfen. ayrıca, twitter'da takipçilerini arttırmak için çağatay'la aynı poz fotoğrafı 179 kez çekip çekip paylaşıyorsun; kafan öyle eğik, bir kolun da havada kalacak diye korkuyorum o ayrı ama çocuğu kullanıyorsun resmen, onun yerinde olsaydım ilişkimi keserdim seninle. ayıp.

gözümü kapatıp düşündüğümde (niye lan?) aklımda kalan tek şey; okul koridorlarında catwalk yürüyen emir sarrafoğlu. kendisine sezen aksu'nun sesinden seslenmek istiyorum:

hey seni yerler, yerler
seni ham yapar bu zilliler
yaylanmadan yürü
yoksa günah bizden gider

ps: cansu'nun feriha'ya saldırıp "ne verdin emir'e de ev alıyor?" demesi ironi miydi acaba? hala düşünüyorum.

ps.2: bölümün tek güzel sahnesi, emir’in hayvanlaşmadan cansu’ya hak ettiği ayarı verdiği sahneydi. mal kız bir de diyor “resepsiyona sen gelince bana haber vermelerini söylemiştim” diye. iyi halt ettin, sapık. az bile yaptı sana. teyzeye bağladım iyice, gidiyorum ben. hadi eyvallah.

oysa cuma gecesi için ne hayallerim vardı. evimde pembe polar pijamalarımla oturup, yorganıma sarılıp, pastamı yerken ferihayı seyredecektim. kendimi tüm hafta bunun için hazırlamıştım. hatta cuma gecesi arayıp dışarı çağıran arkadaşlarımı reddedip evde oturacaktım. en başlarda gayet mutluydum. hatta bir ara heveslenmedim değil bunlar arasında halvet olacak diye olmasa bile birşeyler geçer diyordum. ne zaman feriha emir slow motion walk başladı hayatım karardı. gülüyordum, hemde deli gibi gülüyordum. izlediğim şey sanki bir dram değil de komediydi. ama içim kan ağlıyordu sözlük. bir kızın bir erkeği sevişmek için odaya götürme sahnesi böyle 50lerden fırlamış, saçma salak olamazdı. başrol oyuncusu kız sıfır mimikle put gibi dururken diğer başrol oyuncusu erkek duvarlara çarpmamak için kendini kasmaktan rol yapmayı bırakmış olamazdı. derken reklamlar girdi. ve ben muhteşem 6. hissime güvenip reklam arası dizi izleyeceğimi anladığımda hemen telefona koşup arkadaşlarıma beni evden almalarını, onlarla dışarı çıkacağımı söyledim. istedikleri herşeyi yapmaya razıydım yeter ki beni bu ferihadan, dingil cuma gecesinden kurtarsınlardı.

işte derken cumartesi günü kendimi internetten ferihayı izlerken buldum. şimdi senaristlere ve yönetmene soruyorum. kuzum yönetmen sen bunu çekerken ne içtin, ve siz senaristler bunu yazarken hangi maddeyi kulandınız?

ilk olarak emir-feriha yürüme sahnesi gerçekten çok kötüydü. çekene sitemlerimi yolluyorum buradan. o sahneyi çok daha güzel çekebilecekken neden bu kadar yapay olması için uğraştınız. ayrıca sahne geçişleri çok alakasızdı. bir dahakine en azından sahneler arası geçişlerin daha bağlantılı olmasını istiyorum. ek olarak diziyi reklam arasında vermeyi kesin, reklamları dizi arasında verin. artık bu durum cidden sinir bozucu olmaya başladı. eğer reklamlar bu kadar sıksa ben manyak mıyım cuma gecesi evde oturup bunu seyredeyim. giderim 3 saat sonra internetten kesintisiz seyrederim.

şimdi sözüm senaristlere. ilk olarak 1 adım ileri 3 adım geri gitme huyundan vazgeçin. tam güzel yazılmış bir bölüm izledikten sonra şımarıp 3 tane kötü bölüm yazmayın. başrol karakterlerinin kim olduğuna karar verin. yan rol oyuncularının rolü başrolü geçmesin lütfen. eğer yan rol ouyncularına hikaye yazacaksanız da bize biraz korayın ailesini filan gösterin. levent-nevbahar gerçekten güzel düşünülmüş. lütfen bunu mahvetmeyin. emirle ferihaya içi boş sahneler yazmayın. son olarak korayla gülsümü yapmaya çalışıyorsunuz, iyi güzel de gülsüm karakterine biraz derinlik katın. kızı saf ve masum göstericez derken sığ ve salak gösteriyorsunuz. öyle ki izlerken gülsüm yerine handeyi tercih ediyorum. gülsüm demişken sanırım kendisinin dizideki görevi ilk ve tek aklı başında konuşan insan olmak. hani halkın sesi deriz ya. aynen öyle. kız ne düşünüyorsak tak tak söylüyor. aslında bu açıdan baktığımızda iq su emir, feriha,cansu,hande,seher ve sanemin toplamının on katı filan ama dizide kendisine biçilen saf kız kıyafeti üstünde çok sakil duruyor.

arada eklemek istediğm birşey var. bu dizide tüm çileyi kötüler çekerken tüm iyiler zarar görüyor. artık şu dergi meselesini cansunun yaptığı, handenin çöp kutusunu ayarladığı ortaya çıksın. en azından bunları görelim.

son olarak artık geçiş bölümü zart bölümü zurt bölümü muhabbeti bitsin lütfen. senaryo eskisi gibi düzenli ve güzel yazılsın.

Benzer Yazılar



Dipnot
Bu yazı 27 Aralık 2011 günü yazılmıştır.. Yazdığım yazıları RSS 2.0 sistemini kullanarak takip edebilir, dilerseniz yorum yapabilirsiniz.

0 yorum:

:)) ;)) ;;) :D ;) :p :(( :) :( :X =(( :-o :-/ :-* :| 8-} :)] ~x( :-t b-( :-L x( =))

Yorum Gönder